24 Haziran 2014 Salı

Bebeklerde Güneş Kremi Kullanımı ve Seçimi

Güneş yetişkin insanlarda olduğu gibi bebekler için faydalıdır. Ancak güneş ışınlarının zararları bebeklerde daha fazla ve etkili şekilde kendini gösterebilmektedir. Bebek cildi çok hassas yapıda olduğundan onlar için en uygun kremi seçmeliyiz. Güneş ışınları çok kısa süre içersinde bile bebeğin cildine zarar verebilmekte ve çeşitli reksiyonlara neden olmaktadır. D vitamini açısından çok faydalı olan güneş ışınlarını bazı yönlemlerle  zararlı etkilerini en aza indirebiliriz. Öncelikle bebekleri güneş ışınlarının en dik geldiği 12-16 saatleri arasında mümkün olduğunca güneşin zararlı ışınlarına maruz bırakmamak gerekir. Bebeklerin güneşe çıktığı saatlerde ise mutlaka kimyasal olmayan güneş kremleri kullanılmalıdır.






  • Bebekler için kimyasal maddeler içeren güneş kremleri kullanılmalıdır. Bu kremler çocuğun cildiyle reaksiyona girerek tahriş ve allerjik reaksiyonlara neden olabilirler
  • Bebekler için yüksek koruma faktörlü özellikle 30-50 ve üzeri kremler kullanılmalıdır.
  • Yüksek faktörlü kremlerden bebekler için özel üretilmiş ve kimyasal madde içermeyenler tercih edilmeli,  kimyasal içeren kremlerden uzak durulmalıdır.
  • Bebekler için güneş kremini ilk kez kullanacaksanız cildin küçük bir bölümünde kullanıp allerjik reaksiyon verip vermediğini kontrol edin. Şayet kabarıklık,kızarıklık gibi belirtiler varsa kesinlikle o kremi kullanmayın.



Kullanılabilecek Bazı Ürünler:

Sebamed 50 Faktör Sprey: 


Sprey olması bir avantaj. Mikropigmentlerle kombine edilmiş UVA filtlreleri sayesinde koruma sağlamakta.

 Eczanelerde ve piyasada yaklaşık 50 TL civarında bulunabilecek güvenli bir bebek kremi.



Trukid Güneş Kremi:

Kimyager bir anne tarafından bulunan bir kremdir. Tamamıyla doğal ürünler içermektedir. 1.4 Dioksan, Paraben SLS, Guluten içermez. Piyasa fiyatı yaklaşık 70 TL civarında.

Nerolin Organik Güneş Yağı:

Hiçbir kimyasal katkı maddesi içermez. İçeriğinde Omega 3, Omega 6 gibi yağ asitleri, A,B,C E vitaminleri barındırmakta.

Erbabiva Güneş Kremi:

İçeriğinde hiçbir kimyasal içermeyen bir başka ürün. Piyasada yaklaşık 75-85 TL civarında.

Organicare Güneş Kremi:

Organik,bitkisel kökenli. kanserojen içermeyen , parfümü ve güzel kokusu olmayan sağlıklı bir krem. Piyasada yaklaşık 50 TL civarında.




17 Haziran 2014 Salı

GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ ÖNEMİ VE ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ

Bahar ve yaz aylarının gelmesiyle güneş yüzünü gösterirken bizlerde güneşe karşı bazı önlemler almalıyız. Bu önlemlerden güneş gözlüğü kullanımı ve seçimi atlanmaması gereken önemli bir noktadır. Özellikle seyyar satıcılardan alınan ucuz göstermelik güneş gözlüklerin hiçbir koruma sağlamadığını sadece dekoratif  amaçla kullanıldığını belirtmek zorundayım.

Güneşten gelen morötesi (ultraviyole) ve kırmızı ötesi (infrared) ışınlar insanlar için zararlıdırlar. Son yıllarda ozon tabakasının incelmesi ve zararlı ışınların miktarının artması sağlık açısından daha önemli bir nokta halini almıştır. Uzun süre güneşin zararlı etkisine maruz kalmak gözde sarı  nokta hastalığı ve katarakta neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle yaz aylarında güneş gözlüksüz güneşe çıkılmamalı ve plajlara gidilmemelidir. Ancak güneş gözlüklerimizi taksak ta her güneş gözlüğü ultraviyole ışınları tutmayabilir. Kalitesiz güneş gözlükleri güneşin bu zararlı ışınlarını süzemediğinden göz rahatsızlıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar. Göz bebekleri büyüyüp küçülerek göze gelen güneş ışınlarını ayarlayabilirler. Ancak kaliteli olmayan güneş gözlükleri gözün bu fonksiyonuna engel olurlar böylece gözün zarar görmesini sağlarlar. Böyle güneş gözlükleri takmaktansa hiç kullanmayın çıplak gözle dışarı çıkmanız çok daha hayırlıdır. Devamlı olarak bu uygun olmayan güneş gözlükleriyle  korunduğumuzu zannederek güneşe çıktığımızda zaman içerisinde katarak ve sarı nokta hastalığı gelişir ve soluğu göz uzmanında alırız.




Güneş Gözlüğü Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Gözlük camı ultraviyole ışınlarını etkisiz hale getirebilme özelliği taşımalı (En az % 80-90 oranında ultraviyole ışınlarını süzebilen camdan yapılmış olmalı).
  • Gözlüğün cam rengi heryerde aynı olmalı.Bazı noktalarda açık bazı noktalarda koyu renkler içeriyorsa o gözlükten uzak durmak gerekir.
  • Kemik yapısına uygun, camı geniş ,yüze iyi oturup  gözü olabildiğince kavramalı 
  • Güneş gözlüğünün camı mor ötesi ışınları kırabilmeli ve buna ait sertifakası mutlaka bulunmalıdır.
  • Polarizan güneş gözlüğü camları yansımayı önlediğinden dolayı tercih nedeni olmalıdır.
  • Gözlüğü ilk taktığınız zaman gözlerinizde bulanma oluyorsa gözlük camı kalitesizdir demektir.




Güneş gözlüğü kullanımı bir aksesuar olmaktan ziyade göz sağlığımızı koruma açısından bir zorunluluktur. Çocuklarda bizim gibi güneşe maruz kaldığından onlar da 2-3 yaşlarından itibaren güneş gözlüğünü mutlaka kullanmaya başlamalıdırlar. Hatta bu rakam çocuklar uyum sağlayabilirlerse daha erkene çekilebilir. Göz sağlımız açısından açısından bütçemizin elverdiği uygun özelliklere sahip güneş gözlüklerini satın almaya çalışmalı, estetik olarak çok güzel ancak hiçbir fonksiyonu olmayan aksine zararları olan tezgahtaki güneş gözlüklerine hiçbir zaman rağbet etmemeliyiz.


HİPERTİROİDİ VE RADYOAKTİF İYOT TEDAVİSİ (ATOM TEDAVİSİ)

Halk arasında daha çok atom tedavisi olarak bilinen Radyoaktif İyot tedavisi radyasyon kullanarak tiroid bezinin tahribata uğratılması esasına dayanan bir tedavi  şeklidir. Kullanılan bu radyasyon kanser yapmaz. Hipertiroidi (zehirli guatr) tedavisinde yurt dışında ve özellikle  ABD' de tedavide ilk seçenek olarak tercih edilmektedir.

Tiroid bezinin gereğinden fazla çalışması ve fazla hormon üretmesine bağlı olarak hipertiroidi halk arasında zehirli guatr olarak bilinmektedir. Hastalarda çarpıntı, kilo kaybı, aşırı terleme, çarpıntı, sinirlilik, tahammülsüzlük gibi klinik şikayetler mevcuttur. Yapılan tiroid fonksiyon testleri, USG ve Tiroid Sintigrafisi tetkikleri ile  tanı kesinleştirilir.




Radyoaktif İyot tedavisi ,  ilaç tedavisine rağmen (Pyropiltiourasil ve Metimazol) tiroid hormonlarının normale dönmediği, en az 18 ay ilaç tedavisine rağmen düzelmenin görülmediği, ilaç tedavisinden sonra hastalığın nüks ettiği hastalarda yapılabilir. Ayrıca antitiroid ilaç kullanırken karaciğer fonksiyon testlerinin bozulması ve kan hücrelerinde düşme görülen vakalarda da Radyoaktif iyot tedavisi kullanılmaktadır. Radyoaktif iyot tedavisi Nükleer Tıp Uzmanlarınca yurt dışından kapsül veya sıvı şeklinde  sipariş edilen radyoaktif I-131' in hastalara ağız yoluyla uygulanmasıyla yapılmaktadır. Oral olarak alınan I-131 bağırsaklar yoluyla kana karışıp tiroid organı tarafından yakalanır. 131 yaydığı radyasyon nedeniyle tiroid bezinde çok çalışan hücreleri harap eder ve hücrelerin fazla tiroid hormonu üretmesinin önüne geçilmiş olunur.Radyoaktif İyot' un vücuda zararlı bir etkisi yoktur. Nadir olarak tükrük bezlerinde ağrı hissedilebilinir.Tedavide tiroid hormonlarının normal hala gelmesi yaklaşık 2-3 ay içerisinde başlamaktadır. Böylece hastaların hipertiroidi için sürekli olarak kullandığı ilaçları kallanmalarına gerek kalmaz. Tedavi şansı % 90-95 oranındadır. %5-10 arasında 2. doz tedaviye ihtiyaç duyulabilir.




Radyoaktif İyot Tedavisinin Avantajları:

  • Sadece tek bir dozla %90-95 oranda tedavi mümkündür
  • Yan etkileri fazla ve pahalı ilaçlarla kıyaslandığında daha kolay ve emin bir yöntemdir
  • Cerrahide tedavideki ses tellerinin zarar görmesi ve yanlışlıkla paratiroid bezlerinin çıkarılması gibi komplikasyonlar Radyoaktif İyot tedavisinde bulunmaz
  • Zehirli guatr tedavisindeki ilaç ve cerrahi yöntemlerdeki gibi sık tekrarlama bu tedavide çok çok düşük bir olasılıktır.
  • Cerrahi tedavideki anestezi alma hastanede yatış gibi durumlar bu tedavide yoktur hasta radyoaktif iyot tedavisi sonrası aynı gün evine gider ve günlük yaşamına devam eder.

Radyoaktif İyot Tedavisi Kimlere Uygulanamaz:

Hamilelerde ve emziren annelerde verilmesi yasaktır. Ayrıca 6 ay içinde hamile kalmayı planlayarda bu tedavisi uygulanamaz. Tedavi verilenlerde hem erkek hem bayan için gebelik planlaması 6 ay ertelenmelidir. Bunun yanında çocuklarda bu tedavi uygulanmaz.

Radyoaktif Tedavisi Öncesi Hazırlıklar:

Tedavi öncesinde hipertiroidi için kullanılan Metimazol, Pyropicil gibi ilaçlar tedavi gününden 1 hafta öncesinde kesilir. Hastalara çarpıntı için verilen Dideral tarzı ilaçların bırakılması gerek yoktur hasta almaya devam edebilir.Radyoaktif iyot tedavisinden 1-2 hafta önce hastaların iyot diyeti yapmaları gerekir. Amaç tiroid bezini iyota aç hale getirmek ve tedaviden maksimum fayda sağlamaktır.Bu nedenle bazı yiyecekler yasaklanır. 

Tedavi Öncesinde Alınmaması Gerekenler

  • İyotlu tuz
  • Deniz ürünleri (balık vs ürünler)
  • İyot içeren öksürük şurubu , vitamin ilacı
  • Cips, konserve gıdalar,  turşu,tuzlu peynir gibi gıdalar
  • Saç boyası yaptırılmamalı ve yapılacaksa ertelenmeli
  • İyotlu kontrast film çekimleri yapılmamalı 

Radyoiyot Tedavisi Sonrası Evde Alınması Gereken Önlemler:

Radyoaktif tedavisi sonrasında etraftaki kişileri radyasyondan korumak için bazı önlemler alınmalıdır.
  1. Hasta hamile ve çocuklardan 1 hafta boyunca uzak durmalıdır.
  2. Mümkünse ayrı bir odada bir hafta boyunca yalnız kalmalıdır. Yanına gelenler ise en az 1 metre mesafede oturmalıdırlar
  3. Hastanın çatal,kaşık tabak,bıçak, havlusu ayrı olmalı 1 hafta boyunca onları kullanmalıdır.
  4. Radyoaktif İyot idrar yoluyla da atıldığından erkekler idrarını yaparken dikkat etmeli mümkünse oturarak yapmalıdırlar.
  5. Boğazda ve boyunda ağrı olursa Aspirin alınabilinir.
  6. 1 haftalık süreçte hasta isterse tükrük bezlerinin rahatlatmak için limonata içebilir, sakız çiğneyebilir.

Radyoaktif İyot Tedavisi Etkisi Ne Zaman Başlar?

Radyoaktif İyot tedavisinin etkisi yaklaşık 2-3. ayda başlar. Bu sebeple hipertiroidi ilaçları bu dönemde kullanılmaya devam edilir.Hasta endokrin veya dahiliye uzmanı tarafından takip edilir hormon düzeyleri düştükçe ilaç dozları da azaltılır ve bir süre sonra tamamen kesilir.




Yan Etkiler:

Tedavi sonrası nadiren boyun bölgesinde 3-5 gün  ağrı oluşur. Bu süreçte hastalar iltihap giderici ve ağrı kesici ilaçlar alabilirler. Diğer yan etki ise tiroid bezinin harabiyetine bağlı tiroid hormonu üretilememesi ve buna bağlı ortaya çıkan hipotiroidi tablosudur. Tablo ortaya çıktıktan sonra Levotiroksin ilacını hastalar kullanmaya başlar.

Hipertiroidi tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Tedavi edilmediği taktirde ilerleyen yaşlarda kemik erimesi, kalpte ileti bozuklukları ve kalp yetmezliğine kadar giden sonuçlar doğurabilmektedir.. Bu tedavinin en efektif kolay yolu Radyoaktif İyot tedavisidir. Yaklaşık 50 yıldır Türkiye' de uygulanan bu basit ve kolay tedavi yöntemini hastalar mutlaka ilk sıra tedavi yöntemi olarak değerlendirmelidirler.

Yazıdan fayda gördüyseniz reklamlarıma tıklarmısınız?




12 Haziran 2014 Perşembe

Yapay Tatlandırıcılar Zararlı mı ?

Günümüzde milyonlarca insan kilo kontrolü ve  Şeker Hastalığı için yapay tatlandırıcılar kullanmaktadırlar. Yapay tatlandırıcılar şekere oranla 200-300 kez daha tatlıdırlar.Şeker tadı veren kimyasal maddeler olarak adlandırılan yapay tatlandırıcılar maliyetlerinin düşük olması sebebiyle de gıda sanayisinde hızla yerini almıştır.

  Sükroz, Mannitol, Sorbitol, Ksilitol enerji içeren; Aspartam , Sakarin ve Siklamat enerji içermeyen yapay tatlandırıcı grubuna girmektedir. İthal edilen tatlandırıcıların % 5' i sağlık alanında, %95 'i ise gıda sektöründe kullanılmaktadır. Şekerlemeler, bisküviler, çikolatalar, kahvaltılık gevrekler, meyveli içecekler, reçel,helva,şerbetli ve  sütlü tatlılar, sakızlar, meyveli yoğurtlar, dondurmalar,diyabetik ürünleri  yapay tatlandırıcı içeren bazı besinlerdir.




SAKARİN:

1879 yılında ilk kez sentez edilen ve üretilen sakarin şekerden yaklaşık 300-400 kez daha şekerli  olduğu saptanmıştır. 1977 yılında yüksek doz sakarin kullanımının hayvan deneylerinde üriner sistem kanserlerine neden olduğu ortaya çıkmıştır. İnsanlarda bir dönem sakarin kullanımı yasaklanmıştır.  Amerikan Tıp Konseyi düşük doz kullanıldığı taktirde (2.5 mg/kg/gün) güvenli olabileceğini bildirmiştir. Ancak daha sonra yapılan çalışmalarda sakarinin masum olmadığı hücre epitel yapısında harabiyete neden olduğu saptanmıştır.Anneden bebeğe geçip birikime neden olabileceğinden hamilelerde kullanımı kesinlikle yasaklanmıştır. 

ASPARTAM:


İlk defa 1965 yılında sentez edilmiştir. Şekerden yaklaşık 180 kat fazla tada sahiptir. Şeker hastalarında kan şekeri üzerine olumsuz etki yaratmaz. Baş dönmesi, baş ağrısı , adet düzensizliği gibi yan etkiler bildirilmiştir. Bazı vakalarda aspartam kullanımı bırakıldıktan sonra migren atakları, başağrısı ,eklem ağrıları olduğundan bağımlılık yapıcı etkisinden de söz edilmektedir. Yapılan araştırmalarda aspartamin beyne olan zararları kanıtlanmıştır. Aspartam içeren içeceklerin kansere ve şeker hastalığına yakalanma oranını artırdığı çalışmalarda saptanan diğer sonuçlardır.

SORBİTOL:


Doğal olarak sebze ve meyvelerde bulunmaktadır. Sorbitol şekerlemeler, cikletler, jöle ve reçel yapımlarında kullanılır. Kötü kontrollü Diabet hastalarında şekerin hızla yükselmesine neden olduğundan kullanımı risklidir. Günlik 30 gramı geçen kullanımlarda gaz, ishal ve hazımsızlığa neden olabilmektedir. Sorbitolün fazla alınması kolon kanserine, mide ağrısına, katarakt oluşumuna neden olabilmektedir.

LAKTİLOL:


Diş plaklarının oluşumunu önlemede kullanılan bir tatlandırıcıdır. Ciklet yapımında kullanılmaktadır.

ASESÜLFAM POTASYUM:


1988 yılında kullanımına onay verilmiş bir tatlandırıcıdır. Şekerden 150-200 kat daha tatlıdır. Özelliği diğer tatlandırıcılarla birlikte kullanıldığında tatlılığı daha da artırmasındadır. Normal depolama koşullarında saklanabilir pişirme ve fırınlamayla yapsı değişmez. Gazlı ve gazsız içeceklerde ,jölelerde,fırınlanmış ürünlerde, sebze turşularında, diş macunu ve ağız spreylerinde kullanılmaktadır.

SİKLAMAT:


Şekerden 30 kat fazla olan bir  tatlandırıcıdır. Fazla kullanıma ishale neden olabilmektedir. Mesane tümörlerine neden olduğu yapılan araştırmalarda saptanmıştır. Sadece doktor kontrolü ile kullanımı uygundur.

SÜKRALOZ:


Doğal şeker kamışından elde edilir. Şekerden 600 kat fazal tatlıdır. Kalorisi oldukça düşüktür. İnsan vücudu sükralozu karbonhidrat olarak algılayamaz ve kullanamaz. Bu sebepten ötürüdür ki kalori değeri çok düşüktür. Şekere en yakın tatlandırıcıdır. Sükralozun gebelikte kullanımı güvenli bulunmuştur.50 kg olan kişide yaklaşık 250 mg dozu  geçmeyen dozlar güvenlidir. Splenda ve Sukraz isimli tatlandırıcılar bu gruba girmektedir.





STEVİA:


Anavatanı Paraguay olan bir bir bitkidir. Yaprakları şekere oranla 40 kat, ekstresi 300 kat daha tatlıdır. Tamamen doğaldır. Bilinen bir yan etkisi yoktur. Güney Amerika' da, Japonya' da ve Çin' de uzun yıllar kullanılmasına rağmen tatlandırıcı sanayisinin baskısıyla Avrupa ve Amerika' da onay almadı. Nihayet 2009 yılında Amerika' da onay almıştır. Tamamen doğal olan bu ürünün önümüzdeki yıllarda diğer yapay tatlandırıcıların yerini alacağı düşünülmektedir.







Gıda sektöründe şekere nazaran maliyetin çok çok düşük olması nedeniyle yapay tatlandırıcılar şeker yerine sıkça kullanılmaktadır. Örneğin  bir tepsi baklava için yaklaşık 5 TL' lik şeker gerekirken bunun yerine 50 kuruşluk aspartam kullanılması baklavaya aynı tadı vermektedir. Yapay tatlandırıcılardan aspartam ve sakarin sıkça tükettiğimiz diyet kola, düşük kalorili yoğurt, cikletler, ucuza maledilmiş baklava, reçel, helva ve sütlü tatlılarda kullanılmaktadır. Çoğumuz bu gıdalarda yapay tatlandırıcı kullanıldığını bilmiyoruz. Bu nedenle  yapay tatlandırıcıları  az kullanarak  mümkünse sağlığımız açısından hiç  kullanmayarak  zararlı etkileri engelleyebiiriz. .Kullanacaksak ta doğal olan tatlandırıcıları tercih etmeliyiz. Kısacası ucuza maledilmiş  tatlıları, çikolataları,meşrubatları  tüketmemekte büyük fayda vardır.




11 Haziran 2014 Çarşamba

POLİKİSTİK OVER SENDROMU

Polikistik Over Sendromu üreme çağındaki kadınların yaklaşık % 6-10' unda rastlanan hormonal bir bozukluktur. Polikistik Over Sendromlu hastaların çoğunun yumurtalıklarında çok sayıda yan yana dizilmiş küçük kistlerle karakterize bir görünüm izlenmektedir.
Düzensiz ve uzamış adet dönemleri, tüylenme artışları, obezite, akne bu hastalarda sık görülmektedir.Üreme çağındaki kadınlarda normal yollarla gebe kalamama aşırı kilo alımı ilk olarak ortaya çıkan bulgulardır.Polikistik Over Senromunun kesin sebebi bilinmemektedir.



Adet Görmede Bozukluklar:

En sık görülen durumdur. Adet peryodlarının 35 günden fazla olması, 1 yıldan 8' den az adet görülmesi, 4 aydan uzun süre adet görememe gibi durumlarla karşılaşılır.

Androjen Hormonu Fazlalığı:

Bu hastalarda erkeklik hormonu fazla salgılanmaktadır. Buna bağlı olarak yüz ve vücutta kıllanmada artış, sivilceler, erkek tipi saç dökülmesi gibi bulgular ortaya çıkabilir. 

Polikistik Overler:

USG' de genişlemiş overlerin dış kısmına yakın yan yana dizilmiş küçük kistler görülür.Polikistik Over Sendromu tanısını koymak için tek başına yeterli değildir. Klinik bulgular  eşlik etmelidir.

Doktora Başvurma:

Adet düzensizlikleri , tüylenmede artış ve sivilce artışları varsa hasta vakit kaybetmeden doktora başvurmalıdır.


Polikistik Over Sendromunun Neden Olabileceği Problemler:


  • Tip 2 Diabetes Mellitus
  • Yüksek Tansiyon
  • Yüksek Kolesterol Düzeyleri
  • Karaciğerde yağlanmalar
  • Metabolik sendrom ve insülin direnci
  • Uyku Apne Sendromu
  • Rahim Kanseri
  • Gebeliğe bağlı Diabet ve gebeliğin tetiklediği hipertansiyon

Tanıda Kullanılan Kriterler:

Kanda erkeklik hormonunun yükselmesi
Kıllanma, sivilcede artış, ciltte yağlanma
Şişmanlık
İnsülin Direnci
Seyrek adet görme

Laboratuvar Bulgularında:

  • Serbest testesteron yüksektir
  • DHEA-S hormonu yüksektir
  • Seks Hormonu Bağlayıcı Globulin düzeyi yüksektir
  • Kan insülin düzeyi yüksektir
  • Açlık kan şekeri ve şeker yükleme testleri yüksek seyreder
  • LH  yüksek FSH düşüktür


Tedavi:

Polikistik Over Sendromunda tam nedeni  açıklığa kavuşmadığı için kesin tedavi yoktur. Tedavi semptomları tedavi etmeye yöneliktir. Tedavinin amacı dolaşımdaki erkeklik hormonunu azaltmak, insülin direnci sonrası meydana gelebilecek hastalıkları önlemek, normal kilo kontrolü sağlanması, gebelik istemine yönelik tedavi ve rahim iç tabakasının korunması olarak kısaca özetlenebilir.

Kilo Kontolü:

Vücut ağırlığının % 10 oranında bir azalma bile belirtilerde büyük oranda iyileşmelere neden olmaktadır. En önemli faktör dengeli beslenmektir. Hastalar yağlı ve karbonhidrat içeren yiyeceklerden uzak durmalı kalorisi az olan yiyecekler tercih etmelidirler.Yapılan diyetlere ek olarak egzersiz hayatın bir parçası olmalı ve bol hareketli bir yaşam şekli benimsenmelidir. 

Sivilce  ve Tüylenme   Tedavisi:

Östrojen ve Progesteron hormonu içeren preparatlar tedavide kullanılmaktadır. Oral kontraseptifler akne ve hirşutizm tedavisinde etkili olmaktadırlar. Hirşutizm tedavisi 6-18 ay civarında  sürebilmektedir. Spiranolakton, Siproteron Asetat, Flutamid ve Finasterid en sık kullanılanlardır.


Polikistik Over Sendromunda Metformin:

Polikistik Over Sendromunda insülin direnci çok önemli bir yere sahiptir. Tedavi insülin direncini kırmaya yönelik ilaçlardır. Yapılan araştırmalarda Metformin bu konuda en etkili ilaç olarak bulunmuştur. Metformin Tip 2 Diabet tedavisinde kullanılagelen bir ilaçtır. Metformin glukozun hücre içine girmesini sağlayarak kandaki insülin seviyesini düşürmektedir. Polikistik Over Sendromunda metformin kullanımı adet düzensizliğini ve yumurtlama işlevini düzelmektedir. Metformin kullanımı bu hastalarda gebe kalma olasılığını yükselttiği bilimsel çalışmalarda ispatlanmıştır.

Doğum Kontrol Hapları:

Gebe kalma planı olmayan hastalarda adet düzeninin sağlanması için doğum kontrol hapları kullanılmaktadır. Doğum kontrol hapları hormonları düzene sokmakta kıllanma, ciltte kalınlaşma ve kilo artışını geriletmektedir.

Kısırlık Tedavisi:

Yumurtlama bozukluğu bulunan vakalarında kısırlığın  en sık nedeni Polikistik Over Sendromudur. Yumurtlama bozukluklarına bağlı gebe kalamayan hastalarda yumurta gelişimi için klomifen sitrat, gonadotropinler, metformin gibi ilaçlar kullanılmaktadır. Cerrahi olarak ise overyan drilling adı verilen ve yumurtalıkların dış kabuk kısmının lazer kullanılarak tahrip edilerek hastaların gebe kalmasının sağlanması işlemi bazı uygun vakalarda uygulanmaktadır.