9 Ekim 2013 Çarşamba

HİPERTANSİYON

Sanayileşmiş modern toplumlarda Hipertansiyon görülme sıklığı % 25-50 arasında değişmektedir. Ülkemizde ise her 3 kişiden 1 kişide rastlanan bir hastalıktır. Bilindiği üzere kalp vücudumuzda kanı pompalayan pompa görevini görür. Kalp, kanı önce pompalar sonra da kanın tekrar kalbe dolması için istirahat haline geçer. Kalp kanı pompalandığında damar duvarlarında oluşan en yüksek basınç sistolik kan basıncı yani büyük tansiyon, istirahat anındaki en düşük basınç ise diastolik basınç yani küçük tansiyon olarak adlandırılır.  Hipertansiyon farklı 2 günde en az 2 ölçümde sistolik basıncın 140 mm Hg (civa) basıncının üstünde veya diastolik basıncın 90 mm Hg ve üzerinde olması olarak tanımlanabilir.

                              Kan Basıncı Sınıflandırması          






RİSK FAKTÖRLERİ

  • Yaş :Yüksek tansiyon görülme oranı yaşla birlikte artar. Yaşla birlikte damarlarda elastikiyetin azalması etkili olmaktadır.
  • Cinsiyet:50 yaş altında erkeklerde, 55 yaşından sonra kadınlarda görülme sıklığı daha fazladır.
  • Genetik Faktörler:Yüksek tansiyonlu kişilerin ailelerinde % 50-60 oranında tansiyon yüksekliği saptanmıştır.
  • Diabet Hastalığı: Diabetlilerde de yüksek tansiyona sık rastlanır.
  • Obezite: Obezlerde %40-50 oranında  yüksek tansiyona rastlanır.
  • Çok tuz tüketimi:Tuz kullanımının fazlalığı yüksek tansiyona zemin hazırlar.
  • Stres: Stres altında geçirilen bir yaşam yüksek tansiyona yakalanmayı kolaylaştırır.
  • Alkol Tüketimi: Çok alkol tüketimi yüksek tansiyona zemin hazırlıyan bir başka etkendir.
  • Fiziksel Aktivite:Günümüzde modern toplumlarda masa başında ve bilgisayar başında geçen harketsiz saatler ve fiziksel aktivitedeki yetersizlikler yüksek tansiyon için önemli risk faktörlerin başında gelir.

HİPERTANSİYONUN ÖNEMİ


Hipertansiyon zaman içinde kontrol altına alınmazsa kalbin iş yükünü artırır ve damarlara zarar vermeye başlar. Zaman içerisinde özellikle kalp, böbrek, göz , beyin damarlarına zarar verip kalp krizi, kalp yetmezliği, felç, böbrek yetmezliği gibi insan hayatını ciddi biçimde etkileyen hastalıklara neden olur.

HİPERTANSİYON NEDENLERİ

Hastalarda %90-95 oranında hipertansiyona neden olabilecek bir neden bulunamaz ve buna primer hipertansiyon denir. Hastaların %  5-10' unda hipertansiyona neden olabilecek bir neden saptanır ve buna sekonder hipertansiyon denir.
 En sık rastalanan sekonder hipertansiyon nedenleri arasında aşırı tuz tüketimi, böbrek hastalıkları, böbrek üstü bezi hastalıkları, böbrek damarlarında daralma, tiroid bezi hastalıkları sayılabilir. Bu problerin çoğu altta yatan etiyoloji göre yapılan ilaç tedavisi ve girişimlerle çözüme kavuşturulabilinir.

BELİRTİLER NELERDİR?

Hipertansiyon hiçbir belirti vermeden tesadüfen ölçülen kan basıncının yüksek çıkması ile saptanabilir. Bunun yanında başağrısı,baş dönmesi, kulak çınlaması, çarpıntı,terleme,burun kanaması, sık idrara çıkma gibi belirtiler verebilir.

TEDAVİ


Tedavide amaç 140/90 mm Hg tansiyon değerlerinin altına düşürmektir. Bu sebeplerle kullanılan pekçok ilaç mevcuttur. Bunlar farklı mekanizmalarla etki ederler. Hekim hastadaki yüksek tansiyonun nedeni, hastanın yaşı,cinsiyeti,yandaş hastalıkları, kullandığı başka ilaçları gözönünde bulundurarak hastaya en uygun antihipertansif ilacı reçeteler. İlaç tedavisinin yanında obez hastalarda kilo verilmesinin teşvik edilmesi, günlük 30-45 dakika fiziksel egzersiz, günlük tuz tüketiminin 1 çay kaşığı düzeyine indirilmesi veya  yapabiliyorsa tuzsuz yaşam, sigara ve alkolün bırakılması hastalara tavsiye edilmelidir.

                       Kan Basıncını Azaltmanın Faydaları

                                                                                      

                                                                                Ortalama Yüzde Azalma                                     

                        Felç Geçirme                                                 % 35-40

                         Kalp Krizi                                                      % 20-25

                         
                         Kalp Yetmezliği                                                % 50



KAN BASINCI NASIL ÖLÇÜLÜR?


Kişi en az 10 dk ortamda dinlenmiş olarak bulunmalıdır. Son yarım saat içinde kahve,çay,sigara içmemiş olmalıdır. Mümkünse koldan ölçen tansiyon aletleri ve hatta en ideali manşonlu olanları kullanılmalıdır. Kan basıncı her iki koldan ölçmek gerekir. Her iki koldan yaklaşık 2-3 dakika arayla ölçüm yapılmalı  hangi kolda  yüksek değer çıkıyorsa bundan sonra o koldan tansiyon ölçümüne devam edilmelidir. Kol alttan destelenip kalp hizasında olmalıdır. Ölçüm yapılırken hasta konuşmamalıdır.


HİPERTANSİYON İLE İLGİLİ ÖNERİLER


  • Hipertansiyonu mevcut kişiler kontrollerini düzenli yapmalı ve ilaçlarını düzenli kullanmalı 
  • Şikayeti olmasa da hipertansiyonu bulunan kişi bu yüksek değerleri önemsemeli ve gerekli önlemleri almalı
  • Hastalar ilaçların uzun süre kullanımın kendisine zarar vereceğini düşünerek ilaçlarını kesmemeli
  • İdeal ağırlıklar korunmalı
  • Tuz günde 1 çay kaşığını geçmeyecek şekilde sınırlandırılmalı
  • Düzenli fiziksel aktiviteler yaplmalı
  • Sigara içilmemeli
  • Stresten mümkün olduğunca uzak durulmalı

                        

8 Ekim 2013 Salı

İNFANTİL KOLİK (KOLİK BEBEK)

Sağlıklı bebekler doğduktan sonra ilk birkaç ay ağlarlar. Bebeklerin ağlama süreleri zaman geçtikçe daha da azalır. 2 haftalık bebek günde ortalama 1 saat 45 dakika ağlarken 3. ayda bu ağlama süresi 1 saatin altına iner. Normal sürelerde ağlama dışında  bebeklerde  huzursuzluk, dalgınlık, ishal ve fışkırır tarzda şiddetli kusmalar varsa bir başka hastalık açısından bebek Çocuk uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Bebeklerin yaklaşık %40' ında görülen doğumun 2. haftasında başlayan haftada en az 3 gün ve günde en az 3 saat süren çoğunlukla öğleden sonra ve akşamları görülen ve aileyi sıkıntı ve strese sokan sebepsiz yere ağlayan bebekler '' infantil kolik'' yani kolik bebeklerdir.


KOLİK NÖBETLER


Kolik bebeklerde yapılan gözlemlerde anneler bebeklerinin ağlamalarını diğer bebeklere göre daha ısrarcı, daha çok insanın içine işleyen, daha  sinirlendiren, daha nefret veren ağlamalar şeklinde tanımlamışlardır.

Bu ağlama nöbetleri şu şekillerde gerçekleşir;
  • Bacaklarını gövdesini çeker ve yumruklarını sıkar
  • Kırmızı ve gergin bir yüze sahiptirler
  • Bağırsak hareketleri çok hızlıdır ve çok gazı vardır
  • Aile bebeği yatıştırmada güçlük çekmektedir
  • Bebek ağlarken  karın kaslarının kasılmasına bağlı şiş ve sert bir karına sahiptir
  • Her uyarana tepki verebilir
  • Çok acıkmış gibi görünür birkaç  kuvvetli emme çabasından sonra emmeye devam etmek istemez
  • Bazen vücutları adeta bir yay gibi olur.
  • Tam kısa süreli bir uykuya dalmışken birden uyanırlar ve 2-3 saat ağlama nöbetine girerler

KOLİK NEDENLERİ


İnfantil koliğin neden meydana geldiği günümüzde hala aydınlatılamamıştır. Koliğin nedenleri arasında çeşitli teoriler ortaya atılmıştır.
  • Doğum Öncesi Gerilim: Gebelik döneminde psikolojik açıdan gergin dönemler geçiren annelerin bebeklerinde kolik görülme olasılığı daha yüksektir.
  • Bebeğin Sinir ve Sindirim Sisteminin Tam Gelişmemiş Olması: Sinir  sistemi tam gelişmediğinden bebekler dış uyaranlara oldukça duyarlıdır. Çok fazla uyaran alan bebek akşam saatlerinde iyice gerilmiş ve uyarılmış olurlar.Yüksek ses,gürültü, ortamın çok sıcak ya da çok soğuk olması , altının uzun süre ıslak olarak kalması bebeğin duygularını etkileyebilmektedir.Deyim yerindeyse bebek bu uyanlarla dolar ve akşamüstü patlama geröekleşir.  Sindirim sistemi tam gelişmemiş olduğundan bağırsaklardan gaz geçişi esnasında bağırsaklar aşırı kasılmakta ve bunun  kolik ağrısına neden olduğu bir diğer görüştür.
  • Yanlış Besleme Tekniği:Bebeğin aşırı hava yutması bir diğer neden olabilir.
  • Sık sık ve düzensiz besleme
  • Ek gıdalara erken dönemde başlanılması
  • Annenin Beslenme Şekli: Bu konuda 2 tür teori vardır. Bazı araştırmacılar annenin beslenme tarzıyla  kolik bebek arasında bir ilişki yoktur demektedirler. Bazı araştırmacılar ise annenin yediği besinlerle kolik bebek arasından yakın ilişki vardır demektedirler.Annenin yediği turp , brokoli, kuru fasulye ,barbunya, yumurta,soğan, inek sütü, lahana ,karnıbahar gibi gaz yapıcı yiyeceklerin ve çay,kola,kahve gibi içeçeklerin aşırı tüketilmesinin infantil koliğe neden olabileceği tahmin edilmektedir.
  • Sigara:Anne sigara içiyorsa bırakması , bırakamıyorsa en azından bebeği emzirdikten sonra içmesi önerilmektedir.

BAŞKA NEDENLER

Sürekli ağlama nöbetlerinde aşağıdaki nedenlerin de dışlanması gerekebilir.

Enfeksiyonlar: Orta kulak enfeksiyonları,idrar yolu enfeksiyonları
Gastrointestinal Sorunlar:Gastroözefageal reflü, peristaltizm sorunları
Beslenme:Anne sütünden geçen ilaçlar, inek sütü allerjisi
İlaç Reaksiyonları:Aşı reaksiyonları, yenidoğanda ilaç yoksunluğu
Travma: Gözde yabancı cisim, korneanın çizilmesi yırtılması
Nörolojik: Olgunlaşmanın gecikmesi
Kardiyovaskuler: Aritmi, kalp yetmezliği

İNFANTİL KOLİKTE BAZI ÖNERİLER


Anne ve babalar bilmelidirlerki sağlığa bir bebeğe sahiptirler. İnfantil kolik bebeğin büyüme ve gelişiminde herhangi bir olumsuzluğa neden olmayacak ve zaman içinde kendiliğinden geçecektir. İnfantil kolikli bir bebeğe bakmak için  en az 2 kişiye gerek vardır. Maddi olanaklar uygun değilse aile büyüklerinden ,akrabalardan yardım alınabilir. Bebeğe bakan bireylerin daha sabırlı olmaları için ufak molalarla kendilerine zaman ayırmaları yerinde bir davranış olacaktır.

      Aşagıdaki öneriler kesin olmamakla birlikte bebeklerde bir miktar rahatlama görülebileceğinden uygulanılabilir.

  • Bebeği her ağladığında beslemeyin. Bebeğin beslenme sonrasında midesinin boşalması için en az 2 saat  gereklidir. 2 saatten daha kısa süreli ve sık sık beslemek bebekte kramp tarzında karın ağrılarının olmasına neden olabilir. 
  • Bebeğe emzik vermek bebeğin gaz çıkarmasını kolaylaştırabilir.
  • Bebeği kendini güvende hissetmesi için battaniyesine sarmalanabilinir.
  • Ağlama atağında bebeğin kucağa alınarak sakinleştirilmesi ve bebek dik oturtularak sırtını ufak darbelerle vurulması uygun bir yöntemdir.
  • Kolik bebekler araba yolculuğu, elektrikli süpürge ve saç kurutma makine sesi, klasik müzik gibi seslerde yatışabilmektedir. Bu yöntemleri denemekte fayda vardır.
  • Papatya çayı, rezene çayı gibi bitkisel çaylar verilebilir.
  • Bebeğe ılık banyo yaptırmak, karnın sıcak havlu koymak ve karnına elma yağıyla masajlar yapmak

                 Kolik bebeğe sahip ebeveynler bu dönemi en ağır şekilde atlatanlar olmakla birlikte bebeğin altta yatan bir sağlık sorunu olmadığı müddetçe endişe etmelerine gerek yoktur. Bu bebeklerin ilk 3 ayda sinir sistemleri tam gelişmediğinden kendilerini sakinleştirebilme yeteneğine sahip değildirler. Bu nedenle aileler bu dönemi bebeğin anne karnından sonra dış dünyaya alışma ve adaptasyon süreci olarak düşünmelidirler. Kolik bebeği olan anne babalar unutmamalıdırlar ki bu sürecin tek ve en kesin tedavisi ''zaman''  dır.