13 Ocak 2016 Çarşamba

DOMUZ GRİBİ

Domuz gribi H1N1 tipi virüsün yol açtığı viral bir hastalıktır. Bu hastalığa ilk defa Meksika ve ABD' de rastlanmıştır.Daha sonra bu ülkelerden birçok ülkeye yayılmıştır.Peki neden domuz gribi deniyor? Bu virüs domuzlar arasında görülen domuz virüsüne çok benzemekte o nedenle domuz gribi denmektedir.Ülkemizde de kış aylarında  zaman zaman ataklar halinde görülebilmektedir.



BULAŞICIMI?

Çok bulaşıcı ve insandan insana geçmektedir.İnsandan insana öksürük hapşırma yoluyla bulaşmaktadır. Eğer grib virüsü  bulaşan bir yere elimizle dokunur ,elimizi ağzımıza burnumuza dokundurursak virüs bu şekilde de bize bulaşabilir.

BELİRTİLER NELERDİR?

  • Ateş
  • Öksürük
  • Yaygın vücut ağrısı
  • Boğaz ağrısı
  • Baş ağrısı
  • Üşüme titreme
  • Nadiren kusma ishal

Hastalığa yakalananlar kaç gün bulaştırıcıdırlar?

Kişiler belirtilerin başlamasından itibaren 7 gün etrafa hastalığı bulaştırırlar. Öksürük ve hapşurma yoluyla tükrük zerrecikleri ile virüs masa,sandalya,bilgisayar,cep telefonu gibi yüzeylere yapışır.Bu yüzeylere başka bir kişi dokunduğunda mikrobu kapar.Bu yüzeylerde virüs yaklaşık 2 ila 8 saat kadar canlı kalabilmektedir.

HASTALIĞIN SEYRİ:

Hastalığın gidişatı mevsimsel gripten çok farklı değildir. Daha ağır seyretmemektedir. Farkı çok hızlı yayılma özelliğine sahip olmasıdır. H1N1 virüsünün öldürme hızı binde 3-5 arasındadır.

EN ÇOK KİMLER ETKİLENİYOR:

Bugüne kadar seyri incelendiğinde en çok 6 ay-24 ay arası çocuklar ve gençler en çok etkilenen gruplar olarak karşımıza çıkmaktadır.

ACİL MÜDAHALE İHTİYAÇ DUYULAN BELİRTİLER:

  • Nefes darlığı nefes almada zorlanma
  • Bilinç bulanıklığı
  • Sık ve uzun süren kusma atakları

TANI:

PCR adı verilen laboratuvar yöntemi ile kesin tanı konur.

Domuz gribinde en önemli nokta gribe yakalanmamak ve korunmaktır.




KORUNMA YÖNTEMLERİ:

  • Hasta kişiler ile yakın temastan kaçınılmalı
  • Grip benzeri hastalık geçirilirse mümkünse evde istirahat edilmeli
  • Hastayken diğer sağlıklı insanlarla temas en aza indirgenmeli
  • Hapşurma ve öksürme esnasında ağız kağıt mendil veya peçete ile kapatılmalı işlem bittiğinde mendil mutlaka çöp kutusuna atılmalı
  • Sabun ve su ile eller köpürtülerek sık sık yıkanmalı
  • Bulaşma olu olan ağız,burun ve gözün kirli ellerle teması mutlaka önlenmeli
  • Masa,sandalye,kapı kolu, bilgisayar,cep telefonu gibi yüzeyler sık sık temizlenmeli

DOMUZ GRİBİ VE AŞILANMA:

H1N1 virüsü için geliştirilen aşılar şu an İsveç, ABD ve Macaristan gibi ülkelerde kullanılmaktadır.Şu an Türkiye' de mevcut olan aşı 1 yıl öncesinin İnfluenza virüsüne karşı geliştirilmiş olan mevsimsel grip aşısıdır.Domuz gribi aşısının  ABD ve Avrupa' da üretilen olmak üzere 2 tipi mevcuttur.Avrupa' da kullanılan aşılarda adjuvan denilen aşının bağışıklık yapma gücünü artıran maddeler mevcut.Türkiye' ye önümüzdeki yıllarda gelecek olan aşılar muhtemelen bu Avrupa' da üretilen aşılar olacak.Aşı adjuvan ile birlikte yapıldığında bağışıklık düzeyi önemli ölçüde artıyor. Koruyuculuk %70' lerden % 90' lara çıkıyor.


AŞI YAPTIRALIM MI?

Evet. Aşının nadirde olsa yan etkileri mevcut. Ancak aşının getireceği fayda meydana gelebilecek yan etkilerden çok daha fazladır. Bu nedenle bu aşıyı yaptırmakta fayda var diye düşünüyorum.


8 Ocak 2016 Cuma

TİROİD SİNTİGRAFİSİ

Türkiye tiroid hastalığının sık görüldüğü bir ülkedir. Dünya Sağlık Örgütü çalışmasına göre göre ülkemizde guatr görünme oranı %30 olarak belirlenmiştir.Tiroid hastalığının bu nedenli yüksek olduğu ülkemizde tetkikler bu açıdan önem kazanmıştır. Tiroid Sintigrafisi bu anlamda en sık kullanılan Nükleer Tıp tetkikidir.Tiroid Sintigrafisi ile tiroid dokusunun fonksiyonel yapısı, hiperaktif (sıcak ) ve hipoaktif nodüllerin saptanması sağlanır.Özellikle tek soliter  ve multipl (birden gazla) hipoaktif nodül saptandığında hastanın olasığı tiroid kanseri potansiyeli açısından İnce İğne Biopsisine yönlendirilmesi sağlanır. Bu sonuca göre hastanı gereksiz operasyon olması engellenir ya da gerçekten tiroid kanseri ortaya çıkarsa gerekli olan cerrahi ve tıbbi tedavilerin yapılması sağlanır.



Tiroid Sintigrafisinde Kullanılan Radyofarmasötikler:

Tiroid sintigrafisinde kullanılan Radyoaktif İyot tiroid oraganı tarafından doğada bulunan iyot hormonu gibi kullanılır (yakalar,konsantre eder ve organifikiye eder). Radyoaktif İyot hastaya verildikten sonra gama kamera tarafından dedekte edilir ve tiroid sintigrafisi görüntüleri oluşturulur. Organa ait detaylı bilgiler elde edilir. Tiroid sintigrafisinde kullanılan diğer radyofarmasötik ise Teknesyumdur. Tc-99m Perteknetat  İyotun kısmen kimyasal analoğudur. Tc-99 m Perteknetat tiroid organı tarafından yakalanır ancak İyot gibi organifikiye olmaz.Tc-99 m radyasyon düzeyi radyoaktif İyot a göre düşük,elde edilmesi kolay,yarı ömrü kısa olması nedeyle pratikte en çok kullanılan ajandır.

Klinikte Kullanım Alanları:

  • Tiroid bezinin lokalizasyonu ve aktivite dağılımının incelenmesi
  • Ektopik tiroid dokusunun saptanması
  • Boyubn ve üst mediastendeki kitlelerin ayırt edilmesi
  • Akut tiroiditlerin tanısının konması
  • Tiroid nodüllerinin fonksiyonlarının belirlenmesi(soğuk sıcak nodül ayrımı)
  • Radyoaktif İyot tedavisi öncesi uptake araştırılması
  • Tiroid cerrahisi sonrası kalıntı doku araştırılması


Tiroid Sintigrafisi Çekimi Öncesi Hazırlık:

Hastanın aç olmasına gerek yoktur. Çekim radyoaktif İyot ile yapılacaksa 4 saatlik açlık gerekir. İyotlu tuz, iyotlu kontrast maddeler,öksürük şurubu gibi ilaçlar tiroidde blokaj yaparlar. Antitiroid ilaç kullanımı tiroidin uptake ini azaltır. Ancak kullanımı zorunluysa ilaç kesimi yapılmadan sintigrafi çekimi yapılır.

Tiroid Sintigrafi Çekimi:

Pratikte en sık Teknesyum 99m Perteknetat ile yapılır. Hastaya damar yolu ile 5mCi Teknesyum 99m verildikten 15 dakika sonrasında hasta sırüstü yatar ve boynuna pinhole kolimatör denen cihaz ile yaklaşaık 5 dk lık bir görüntüleme yapılır. I-131 ile yapılan çekimde ise hastaya 50 mikroCi , I-123 için 200 mikroCi Radyoaktif İyot oral İçirildikten 24 saat sonra aynı şekilde çekim yapılır. 



21 Aralık 2015 Pazartesi

KEMİK SİNTİGRAFİSİ

Kemik sintigrafisi Nükleer Tıp' ta geniş bir kullanım alanı olan bir tetkiktir. Kemik sintigrafisinde radyoaktif bir madde olan Teknesyum 99 m adı verilen radyoaktif madde  ile reaksiyona girmiş fosfat bileşikleri kullanılır. Damar yolundan yapılan fosfat bileşikleri ve belli bir bekleme süresinden sonra  hastanın tüm vücudunun yaklaşık 15 dk.-45 dakika süren görüntülemesi yapılır. Görüntüleme sonrasında adeta balık kılçığına benzer görüntü oluşur. Böylece kemiğin kendi hastalıklıları veya kemiğe yayılım yapan bazı kanserler hakkında bilgi edinilir. Radyoloji tetkiki olan direkt grafi kemiklerin anatomik yapısı hakkında bazı bilgiler vermekte ancak kemik sintigrafisi kemiğin kanlanması, kemik metabolizması ,kemiğin yapım ve yıkımı hakkında ilave olarak çok değerli bilgiler sağlamaktadır.Kemik sintigrafisinin duyarlılığı oldukça yüksektir ve alınan tek radyasyonla tüm vücut kemiklerini görmek ve onları değerlendirmeye olanak sağlaması tetkiki üstün kılan özellikleridir.




En Çok İstendiği Durumlar:

  • Kanserli olgularda veya kanser şüphesi olan durumlarda kemiğe metastazın araştırılması.
  • Röntgen ile cevap bulunamayan kemik ağrılarının açıklığa kavuşturulmasında.
  • Stres kırığı ve diğer kırıkların değerlendirilmesinde
  • Kemik enfeksiyonlarının değerlendirilmesinde
  • Kemik protezlerinde protez gevşemesi veya enfeksiyonun tanısının konması
  • Kemiğin kanlanma hastalığı olan Avaskuler Nekroz tanısının konmasında
  • Metabolik kemik hastalıklarının tanısında (Paget Hastalığı gibi).
  • Nedeni bilinmeyen yaygın tüm vücut ağrılarının tesbiti ve aydınlanması
  • Çocuk istismarı düşünülen vakalarda klinisyene önemli bilgiler sağlar.


GÖRÜNTÜLEME NASIL YAPILIR?

Tc-99m MDP veya HDP adını  verdiğimiz radyoaktif madde ile kimyasal reaksiyona girmiş fosfat türevi 20-25 mCi damar yolundan hastaya enjekte edildikten sonra yaklaşık 2 ila 4 saat bekleme süreci vardır. Bu bekleme süresi, hastaya uygulanan  ilacın vücudun bütün  kemiklerine yerleşmesi için gereken süredir. Çekime kadar olan bekleme sürecinde hastanın yeme içmesi serbesttir ve hasta bu süreçte bol sıvı almalıdır(1.5-2 litre civarında. su,çay,meyve suyu,ayran vs. içebilir ve sıkıştığında tuvalete gidebilir).  Hasta idrarını yaparken ilaç idrarla atıldığından dikkatli olmalı, idrarını elbiselerine bulaştırmamalıdır. Bulaş olduysa çekimin sağlıklı olması için  teknisyene mutlaka bilgi vermelidir. Hastaya bu süre bitiminde görüntüleme için gama kamera adı verilen cihazın altına boylu boyunca uzanır ve yaklaşık yarım saat süren bir çekim yapılır.




Üç Fazlı Kemik Sintigrafisi: 


Kemiklerde özellikle öğrenilmek istenen bir alan var ise bu alanın kanlanmasına yönelik bilgi almak için yapılan bir tetkiktir. Gama kamera adı verilen cihaz altında Tc-99m MDP enjesiyonu yapılır ve merak edilen kemik bölgesinin kanlanmasına bakılır. Bu işlem yaklaşık 5 dk. sürer ve hasta 2-3 saat sonra geç görüntüleme yapılmak üzere çekime çağrılır.



Radyasyon ve Diğer Riskler:


Hastalara verilen radyasyon düzeyi röntgende verilen radyasyondan bir miktar daha yüksektir. Hasta daha az radyasyona maruz kalması için bol sıvı içip sık idrara çıkarak radyasyonu azaltacaktır. Verilen radyasyon yaklaşık 24 saat içerisinde kendiliğinden atılacaktır. Giydiği kıyafeti atmasına ,yıkamasına gerek yoktur. 24 saat boyunca hamilelerle ve küçük çocuklarla aynı ortamda bulunmamalıdır. Diğer yetişkin insanlar için böyle bir kaide yoktur.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

DOPAMİN HORMONU VE BAĞIMLILIK

Bağımlılık bir nesneye, kişiye veya varlığa karşı hissedilen önlemez istek, veya başka bir iradenin hakimiyeti altına girme olarak tanımlanabilir. Nedense bağımlılık tanımı içinde esrar,alkol,morfin sigara gibi maddelere karşı olan durumlar anlaşılmaktadır. Ama günümüzde bence bağımlılığın kapsamı çok fazla genişlemiştir.Aslında günlük yaşamda hepimiz farkında olarak veya olmadan bir şeylerin bağımlısıyız. Bazılarımız sigaraya, bazılarımız kumara, bazılarımız sekse, bazılarımız dedikoduya, bazılarımız internete, bazılarımız facebook ' a ,bazılarımız alışverişe ve hatta bazılarımız işimize (iş kolikler). Peki bu kadar farklı davranışın hepsini birden nasıl aynı kapsamda değerlendirebiliyoruz? Çünkü yapılan çalışmalarda kişiyi alkol almaya iten davranışla kumar oynamaya neden olan  davranış, kahve bağımlısıyla uyuşturucu bağımlısı arasındaki ilişki beyinde aynı biyolojik mekanizmalar sayesinde gerçekleşmektedir.Uyuşturucu bağımlısının istediği maddeyi bulamayınca girdiği krizle tatlı bağımlılarındaki şeker krizi arasında benzer fizyolojik özellikler izlenmektedir.



İşte bütün bu anlattığımız olayların temelinde Dopamin adını verdiğimiz bir hormon yer almaktadır. insan beyni davranışlarımızı ve psikolojimizi düzenleyen çeşitli bölgelere ayrılmıştır. Beyin korteksi, beyincik, limbik sistem bu merkezlerden bir kaçıdır. Limbik sitem duygularımızı,yaşam için önemli sayılabilecek haz, öfke,kızgınlık gibi durumları yöneten başlıca merkezdir. Beyinde bir sinir hücresinden diğerine iletimi sağlayan nörotransmiter adı verilen maddeler bulunur. İnsan hayatında zevk,haz alma önemli bir yer tutmaktadır. Yeme-içme, neslin devamını sağlayan seks yapmak gibi davranışlar beyindeki zevk ve haz almayan özel sinir hücrelerini harekete geçirir. Burada haberleşmeyi sağlayan başlıca kimyasal hormon dopamindir. Bağımllık yapıcı nedenler beyindeki haz merkezini uyarıcı etkiye sahiptirler. Bu uyarıcı etkiyle Dopamin hormonu yükselmekte ve vücut devamlı bu haz halinin devamını dolayısıyla dopamin hormonunun yüksek kalmasını istemektedir.

Ödül Sistemi:

Ödül sistemi hayatın idamesi  ve yeni bilgiler edinmek için gerekli olan bir mekanizmadır. 1953 yılında bu amaçla fareler üzerinde bir deney yapılmıştır. Deneyde farenin beyninde belli bir bölgeye elekrod yerleştirilmiş ve kafes içine fare bırakılmıştır. Kafeste belli bir bölge seçilmiş ve fare ne zaman o bölgeye gitse uyarı verilmiş  aradan belli bir zaman geçtikten sonra fare kafesin hangi bölgesinde olursa olsun her uyarı verildiğinde  kafesin belirlenen o  bölgesine doğru gittiği gözlenmiştir. Deneyin 2. aşamasında kafese pedal düzeneği kuruluyor. Farenin beynine konan elektrod bu pedal sistemine entegre ediliyor. Fare kafeste dolaşırken rastgele pedala bastığında beynine uyarı geliyor. Ve zaman geçtikçe fare sürekli olarak pedala basmak istiyor ta ki yorulana kadar.Deneyde elektrik uyarısı bir pekiştiricidir. Bu pekiştirici davranışın tekrarlanması için gerekli fizyolojik mekanizmaları harekete geçiren bir uyarıcı olarak rol oynamaktadır.İşte beynin bu merkezinde davranışların tekrarlanmasına neden olan başrol oyuncusu Dopamindir.



İnsanda bu ödül sisteminin varlığının nedeni yeme-içme, cinsel faaliyetler ,egzersiz gibi kavramları pekiştirip onlardan keyif alarak hayatta kalmamıza destek olmaktır.Ancak insanoğlu hoşuna giden davranışları , maddeleri  veya deneyimlerin deyim yerindeyse  ayarını kaçırabilmektedir. Örneğin alkol ve nikotin gibi maddeleri artırıp zihinsel durumumuzu değiştirebiliyoruz, yiyeceklerde özellikle fast food lara, krakerlere,cipslere,işlenmiş gıdalara konan ve bu yiyeceklerin  tadını değiştiren Sodyum Glutamat eklendiğinde bu tür tatların müptelası olabiliyoruz veya önceleri sadece boş vakitlerde internete ve sosyal medyaya girerken bunların dozunu artırıp ipin ucunu kaçırabiliyoruz. Bu yoğunlaştırma özelliğimiz nedeniyle doğada diğer canlılarda rastlanmayan bir şekilde beynimizdeki ödül sistemimizi zorlayıp sıradan bir çok maddeye ve uyarana karşı bağımlı hala gelebilmekteyiz.



Dopamin vücutta doğal olarak üretilen öğrenme, motivasyon, hayattan haz alma, hayatı devam ettirme gibi fizyolojik olaylarda rol oynar. Bunun dışında aşık olmak, uyku , hoşlanmak, bir şeyi istemek , haz almak, hayata coşkuyla tutunmak gibi kavramlarla da yakından ilişkilidir. Dopamin aslında bir haz maddesidir.Bir şeyden haz aldığımız vakit bilmeliyiz ki  beyinde dopamin beynimizde bir bölgeden başka bir bölgeye doğru bolca salınmıştır. Sigara içtiğimizde, alkol aldığımızda, güzel bir yemek yediğimizde hissettiğimiz haz dopamin sayesinde olmaktadır. Bu haliyle dopamin bağımlılığın baş rolünde olan bir hormondur. Yani kısacası azı karar çoğu zarar. Çok sevdiğim bir sözle yazımı bitireyim. İnsanlar bağımlılıkları kadar hasta, özgürlükleri kadar sağlıklı olurlar.




20 Nisan 2015 Pazartesi

GÖRÜNTÜLEMEDE YENİ TREND PET-BT

PET/BT günümüzde çok etkili ve efektif bir görüntüleme yöntemi olarak yerini almıştır. Açılımı Pozitron Emisyon Tomografisidir. 70 ' li yılların başında geliştirilen bu teknoloji  90 ' lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bu teknikte hastaya damar yoluyla radyoaktif işaretli maddeler verilmektedir. Teşhiste kullanılan maddeler şeker, dopamin, amonyak gibi organa özgü maddeler olabilmektedir. Verilen madde organa özgü biyokimyasal reaksiyonlara katılarak merak ettiğimiz  organın fonksiyonu  hakkında değerli bilgiler vermektedir.
      Vücuda damar yoluyla uygulanan maddeleri işaretlemek ve görüntülemek için Flor-18, Karbon-11, Nitrojen -13 gibi kısa yarıömürlü radyoaktif maddeler kullanılmaktadır. Vücuda verilen bu radyoaktif maddeler bozunmaya uğramakta ve bir seri reaksiyon sonucunda vücuttan foton olarak  ayrılmakta ve bu fotonlar PET cihazı tarafından algılanmakta ve 3 boyutlu görüntüler oluşturulmaktadır.




PET-BT 'nin Güncel Tıpta Önemi:

PET insan vücudundaki metabolik olayları gösterebilen bir tekniktir. MR,Tomografi ,Ultrason gibi tetkikler anatomik detaylar hakkında bilgi vermekte ancak organların fonksiyonları ve hücresel düzeyde bilgiler açısından yetersiz kalmaktadırlar. Ancak birçok organda gözle görülen bir değişiklik olmadan hücresel düzeyde bozulmaların başladığını düşünürsek erken teşhis açısından PET-BT' nin ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu anlayabiliriz. Bazı hastalıklarda hiçbir zaman anatomik olarak gözle görünebilir değişimler olmayabiliyor. Örnekse epilepsi hastalarının beyinlerinde anatomik olarak değişiklikler saptanamıyor. PET biyokimyasal olayları gösterip bize beynin bu alanlarındaki anormallikler hakkında bilgi veriyor. PET tekniğinde en çok kullanılan madde pozitron tipi ışıma yapan bir radyoaktif madde olan Flor -18 ile işaretlenen Florodeoksiglukoz' dur (FDG).  FDG vücutta şekere benzer bir yapı ve dolaşıma karışarak şeker kullanan hücrelerin içine giriyor. Mesala kalp krizi geçirmiş hastalarda by-pass ameliyatı öncesinde PET ile canlılık çalışması yapılır. Normalde FDG canlı kalp kası hücrelerine girer ancak kalp kası ölmüş ise FDG ölü kas hücrelerinin içine giremez ve PET ile bu durum saptanmış olur. Böylece hasta gereksiz yere by-pass ameliyatı olmamış olur. Ya da FDG kalp kası içine girdiyse damarları tıkalı olan kalbin bu canlı dokusunun canlılığının devam için bir an önce ameliyat olmasının gereği ortaya çıkmış olur.


  PET tetkikinin en sık kullanıldığı yer kanser hastalıkları olarak yerini almıştır. Kontrolsüz ve hızlı çoğalan kanser hücreleri çok fazla şeker tüketmektedir. Bu prensipten yola çıkarak PET ile harhangi bir kitlenenin kanser olup olmadığı ve kanserse takibi tedaviye yanıtı kolaylıkla yapılabilmektedir.
PET beyin hastalıklarının kullanımında da önemli yere sahiptir.Vücuda damar yoluyla verilen FDG ve Dopamin ile beyin fonksiyonları hakkında bilgiler elde edilebilinir. Dopamin beyin fonksiyonlarında rol oynayan bir maddedir. Eksikliğinde Parkinson Hastalığı gelişebilmektedir. Parkinson hastalığında Dopamin verilerek PET ile görüntüleme yapıldığında beynin hastalıklı ve sağlıklı bölgeleri saptanabilmektedir.


PET-BT Kullanım Alanları:

Onkolojik Çalışmalar: 

En önemli ve en sık kullanım alanı onkolojik çalışmalardır. Akciğer kanserleri, Lenfomalar, Baş boyun tümörleri, Malign Melanom, kolorektal tümörler başta olmak üzere diğer tümörler. 
Tanı, tedavi öncesinde evrelendirme, Tedavi sonrası evrelendirme ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesi, Radyoterapi alacak hastalarda tümör dokusu tespiti ve tedavinin planlanması, Diğer görüntüleme yöntemleriyle tespit edilen lezyonların malign (kötü huylu) olup olmadığının araştırılması, metastazları bulunan fakat primeri belli olmayan kanserlerin tespiti PET-BT ile yapılan başlıca işlemlerdir.

Kalp Hastalıkları:

PET-BT ile kalp kası canlılığı hakkında bilgiler edinilir. Kalp krizi geçiren hastalarda kalp kası bu olaydan ne kadar etkilenmiştir. bunu PET-BT ile saptayabiliriz.Böylece by-pass operasyonuna gerek var mı var ise başarı şansı ve oranı hakkında cerrahlara önemli bilgiler sağlar.

Nörolojik Hastalıklar:

Alzheimer hastalığı erken dönemde saptanarak diğer hastalıklardan ayırıcı tanısı sağlanır ve tedaviye erken başlanması sağlanır. İlaç tedavisine dirençli  Epilepsi vakalarında epileptik odağın saptanması ve cerrahi tedavi planının yapılmasına olanak sağlar.


   PET-BT günümüzde oldukça önemli bir tetkik halini almıştır.PET-BT sayesinde tüm vücut 3 boyutlu olarak incelenebilmekte, birçok tetkikin vereceği veriden daha fazlası elde edilebilmektedir.  PET-BT hastalığın erken tanısına olanak sağlayıp, doğru şekilde evrelendirme yapılarak en uygun tedavinin hastaya verilmesine neden olur. Hastalığın tedaviye yanıtını ve hastalığın ne seyirde olduğunu saptayabilmekte böylelikle hastaya zaman kazandırıp gereksiz ve yanlış tedavilerin yapılmasının önüne geçmektedir. PET radyofarmasötiklerinde (tanı amaçlı vücuda verilen radyoaktif ilaçlar) son yıllarda moleküler düzeyde önemli gelişmeler görülmekte olup böylece hastalıklarda hedefe yönelik daha kesin tanıların önü açılacaktır.




24 Haziran 2014 Salı

Bebeklerde Güneş Kremi Kullanımı ve Seçimi

Güneş yetişkin insanlarda olduğu gibi bebekler için faydalıdır. Ancak güneş ışınlarının zararları bebeklerde daha fazla ve etkili şekilde kendini gösterebilmektedir. Bebek cildi çok hassas yapıda olduğundan onlar için en uygun kremi seçmeliyiz. Güneş ışınları çok kısa süre içersinde bile bebeğin cildine zarar verebilmekte ve çeşitli reksiyonlara neden olmaktadır. D vitamini açısından çok faydalı olan güneş ışınlarını bazı yönlemlerle  zararlı etkilerini en aza indirebiliriz. Öncelikle bebekleri güneş ışınlarının en dik geldiği 12-16 saatleri arasında mümkün olduğunca güneşin zararlı ışınlarına maruz bırakmamak gerekir. Bebeklerin güneşe çıktığı saatlerde ise mutlaka kimyasal olmayan güneş kremleri kullanılmalıdır.






  • Bebekler için kimyasal maddeler içeren güneş kremleri kullanılmalıdır. Bu kremler çocuğun cildiyle reaksiyona girerek tahriş ve allerjik reaksiyonlara neden olabilirler
  • Bebekler için yüksek koruma faktörlü özellikle 30-50 ve üzeri kremler kullanılmalıdır.
  • Yüksek faktörlü kremlerden bebekler için özel üretilmiş ve kimyasal madde içermeyenler tercih edilmeli,  kimyasal içeren kremlerden uzak durulmalıdır.
  • Bebekler için güneş kremini ilk kez kullanacaksanız cildin küçük bir bölümünde kullanıp allerjik reaksiyon verip vermediğini kontrol edin. Şayet kabarıklık,kızarıklık gibi belirtiler varsa kesinlikle o kremi kullanmayın.



Kullanılabilecek Bazı Ürünler:

Sebamed 50 Faktör Sprey: 


Sprey olması bir avantaj. Mikropigmentlerle kombine edilmiş UVA filtlreleri sayesinde koruma sağlamakta.

 Eczanelerde ve piyasada yaklaşık 50 TL civarında bulunabilecek güvenli bir bebek kremi.



Trukid Güneş Kremi:

Kimyager bir anne tarafından bulunan bir kremdir. Tamamıyla doğal ürünler içermektedir. 1.4 Dioksan, Paraben SLS, Guluten içermez. Piyasa fiyatı yaklaşık 70 TL civarında.

Nerolin Organik Güneş Yağı:

Hiçbir kimyasal katkı maddesi içermez. İçeriğinde Omega 3, Omega 6 gibi yağ asitleri, A,B,C E vitaminleri barındırmakta.

Erbabiva Güneş Kremi:

İçeriğinde hiçbir kimyasal içermeyen bir başka ürün. Piyasada yaklaşık 75-85 TL civarında.

Organicare Güneş Kremi:

Organik,bitkisel kökenli. kanserojen içermeyen , parfümü ve güzel kokusu olmayan sağlıklı bir krem. Piyasada yaklaşık 50 TL civarında.




17 Haziran 2014 Salı

GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ ÖNEMİ VE ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ

Bahar ve yaz aylarının gelmesiyle güneş yüzünü gösterirken bizlerde güneşe karşı bazı önlemler almalıyız. Bu önlemlerden güneş gözlüğü kullanımı ve seçimi atlanmaması gereken önemli bir noktadır. Özellikle seyyar satıcılardan alınan ucuz göstermelik güneş gözlüklerin hiçbir koruma sağlamadığını sadece dekoratif  amaçla kullanıldığını belirtmek zorundayım.

Güneşten gelen morötesi (ultraviyole) ve kırmızı ötesi (infrared) ışınlar insanlar için zararlıdırlar. Son yıllarda ozon tabakasının incelmesi ve zararlı ışınların miktarının artması sağlık açısından daha önemli bir nokta halini almıştır. Uzun süre güneşin zararlı etkisine maruz kalmak gözde sarı  nokta hastalığı ve katarakta neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle yaz aylarında güneş gözlüksüz güneşe çıkılmamalı ve plajlara gidilmemelidir. Ancak güneş gözlüklerimizi taksak ta her güneş gözlüğü ultraviyole ışınları tutmayabilir. Kalitesiz güneş gözlükleri güneşin bu zararlı ışınlarını süzemediğinden göz rahatsızlıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar. Göz bebekleri büyüyüp küçülerek göze gelen güneş ışınlarını ayarlayabilirler. Ancak kaliteli olmayan güneş gözlükleri gözün bu fonksiyonuna engel olurlar böylece gözün zarar görmesini sağlarlar. Böyle güneş gözlükleri takmaktansa hiç kullanmayın çıplak gözle dışarı çıkmanız çok daha hayırlıdır. Devamlı olarak bu uygun olmayan güneş gözlükleriyle  korunduğumuzu zannederek güneşe çıktığımızda zaman içerisinde katarak ve sarı nokta hastalığı gelişir ve soluğu göz uzmanında alırız.




Güneş Gözlüğü Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Gözlük camı ultraviyole ışınlarını etkisiz hale getirebilme özelliği taşımalı (En az % 80-90 oranında ultraviyole ışınlarını süzebilen camdan yapılmış olmalı).
  • Gözlüğün cam rengi heryerde aynı olmalı.Bazı noktalarda açık bazı noktalarda koyu renkler içeriyorsa o gözlükten uzak durmak gerekir.
  • Kemik yapısına uygun, camı geniş ,yüze iyi oturup  gözü olabildiğince kavramalı 
  • Güneş gözlüğünün camı mor ötesi ışınları kırabilmeli ve buna ait sertifakası mutlaka bulunmalıdır.
  • Polarizan güneş gözlüğü camları yansımayı önlediğinden dolayı tercih nedeni olmalıdır.
  • Gözlüğü ilk taktığınız zaman gözlerinizde bulanma oluyorsa gözlük camı kalitesizdir demektir.




Güneş gözlüğü kullanımı bir aksesuar olmaktan ziyade göz sağlığımızı koruma açısından bir zorunluluktur. Çocuklarda bizim gibi güneşe maruz kaldığından onlar da 2-3 yaşlarından itibaren güneş gözlüğünü mutlaka kullanmaya başlamalıdırlar. Hatta bu rakam çocuklar uyum sağlayabilirlerse daha erkene çekilebilir. Göz sağlımız açısından açısından bütçemizin elverdiği uygun özelliklere sahip güneş gözlüklerini satın almaya çalışmalı, estetik olarak çok güzel ancak hiçbir fonksiyonu olmayan aksine zararları olan tezgahtaki güneş gözlüklerine hiçbir zaman rağbet etmemeliyiz.