Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bebeklerde Güneş Kremi Kullanımı ve Seçimi

Resim
Güneş yetişkin insanlarda olduğu gibi bebekler için faydalıdır. Ancak güneş ışınlarının zararları bebeklerde daha fazla ve etkili şekilde kendini gösterebilmektedir. Bebek cildi çok hassas yapıda olduğundan onlar için en uygun kremi seçmeliyiz. Güneş ışınları çok kısa süre içersinde bile bebeğin cildine zarar verebilmekte ve çeşitli reksiyonlara neden olmaktadır. D vitamini açısından çok faydalı olan güneş ışınlarını bazı yönlemlerle  zararlı etkilerini en aza indirebiliriz. Öncelikle bebekleri güneş ışınlarının en dik geldiği 12-16 saatleri arasında mümkün olduğunca güneşin zararlı ışınlarına maruz bırakmamak gerekir. Bebeklerin güneşe çıktığı saatlerde ise mutlaka kimyasal olmayan güneş kremleri kullanılmalıdır. Bebekler için kimyasal maddeler içeren güneş kremleri kullanılmalıdır. Bu kremler çocuğun cildiyle reaksiyona girerek tahriş ve allerjik reaksiyonlara neden olabilirler Bebekler için yüksek koruma faktörlü özellikle 30-50 ve üzeri kremler kullanılmalıdır. Yüks...

GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ ÖNEMİ VE ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ

Resim
Bahar ve yaz aylarının gelmesiyle güneş yüzünü gösterirken bizlerde güneşe karşı bazı önlemler almalıyız. Bu önlemlerden güneş gözlüğü kullanımı ve seçimi atlanmaması gereken önemli bir noktadır. Özellikle seyyar satıcılardan alınan ucuz göstermelik güneş gözlüklerin hiçbir koruma sağlamadığını sadece dekoratif  amaçla kullanıldığını belirtmek zorundayım. Güneşten gelen morötesi (ultraviyole) ve kırmızı ötesi (infrared) ışınlar insanlar için zararlıdırlar. Son yıllarda ozon tabakasının incelmesi ve zararlı ışınların miktarının artması sağlık açısından daha önemli bir nokta halini almıştır. Uzun süre güneşin zararlı etkisine maruz kalmak gözde sarı  nokta hastalığı ve katarakta neden olmaktadır. Bu nedenle özellikle yaz aylarında güneş gözlüksüz güneşe çıkılmamalı ve plajlara gidilmemelidir. Ancak güneş gözlüklerimizi taksak ta her güneş gözlüğü ultraviyole ışınları tutmayabilir. Kalitesiz güneş gözlükleri güneşin bu zararlı ışınlarını süzemediğinden göz rahatsızlıklarının or...

HİPERTİROİDİ VE RADYOAKTİF İYOT TEDAVİSİ (ATOM TEDAVİSİ)

Resim
Halk arasında daha çok atom tedavisi olarak bilinen Radyoaktif İyot tedavisi radyasyon kullanarak tiroid bezinin tahribata uğratılması esasına dayanan bir tedavi  şeklidir. Kullanılan bu radyasyon kanser yapmaz. Hipertiroidi (zehirli guatr) tedavisinde yurt dışında ve özellikle  ABD' de tedavide ilk seçenek olarak tercih edilmektedir. Tiroid bezinin gereğinden fazla çalışması ve fazla hormon üretmesine bağlı olarak hipertiroidi halk arasında zehirli guatr olarak bilinmektedir. Hastalarda çarpıntı, kilo kaybı, aşırı terleme, çarpıntı, sinirlilik, tahammülsüzlük gibi klinik şikayetler mevcuttur. Yapılan tiroid fonksiyon testleri, USG ve Tiroid Sintigrafisi tetkikleri ile  tanı kesinleştirilir. Radyoaktif İyot tedavisi ,  ilaç tedavisine rağmen (Pyropiltiourasil ve Metimazol) tiroid hormonlarının normale dönmediği, en az 18 ay ilaç tedavisine rağmen düzelmenin görülmediği, ilaç tedavisinden sonra hastalığın nüks ettiği hastalarda yapılabilir. Ayrıca antitiroid ...

Yapay Tatlandırıcılar Zararlı mı ?

Resim
Günümüzde milyonlarca insan kilo kontrolü ve  Şeker Hastalığı için yapay tatlandırıcılar kullanmaktadırlar. Yapay tatlandırıcılar şekere oranla 200-300 kez daha tatlıdırlar.Şeker tadı veren kimyasal maddeler olarak adlandırılan yapay tatlandırıcılar maliyetlerinin düşük olması sebebiyle de gıda sanayisinde hızla yerini almıştır.   Sükroz, Mannitol, Sorbitol, Ksilitol enerji içeren; Aspartam , Sakarin ve Siklamat enerji içermeyen yapay tatlandırıcı grubuna girmektedir. İthal edilen tatlandırıcıların % 5' i sağlık alanında, %95 'i ise gıda sektöründe kullanılmaktadır. Şekerlemeler, bisküviler, çikolatalar, kahvaltılık gevrekler, meyveli içecekler, reçel,helva,şerbetli ve  sütlü tatlılar, sakızlar, meyveli yoğurtlar, dondurmalar,diyabetik ürünleri  yapay tatlandırıcı içeren bazı besinlerdir. SAKARİN: 1879 yılında ilk kez sentez edilen ve üretilen sakarin şekerden yaklaşık 300-400 kez daha şekerli  olduğu saptanmıştır. 1977 yılında yüksek doz sakarin kul...

POLİKİSTİK OVER SENDROMU

Resim
Polikistik Over Sendromu üreme çağındaki kadınların yaklaşık % 6-10' unda rastlanan hormonal bir bozukluktur. Polikistik Over Sendromlu hastaların çoğunun yumurtalıklarında çok sayıda yan yana dizilmiş küçük kistlerle karakterize bir görünüm izlenmektedir. Düzensiz ve uzamış adet dönemleri, tüylenme artışları, obezite, akne bu hastalarda sık görülmektedir.Üreme çağındaki kadınlarda normal yollarla gebe kalamama aşırı kilo alımı ilk olarak ortaya çıkan bulgulardır.Polikistik Over Senromunun kesin sebebi bilinmemektedir. Adet Görmede Bozukluklar: En sık görülen durumdur. Adet peryodlarının 35 günden fazla olması, 1 yıldan 8' den az adet görülmesi, 4 aydan uzun süre adet görememe gibi durumlarla karşılaşılır. Androjen Hormonu Fazlalığı: Bu hastalarda erkeklik hormonu fazla salgılanmaktadır. Buna bağlı olarak yüz ve vücutta kıllanmada artış, sivilceler, erkek tipi saç dökülmesi gibi bulgular ortaya çıkabilir.  Polikistik Overler: USG' de genişlemiş overler...

BROKOLİ VE FAYDALARI

Resim
Brokoli pekçoğumuzun çok sevmediği ya da burun kıvırarark yediği bir besindir. Brokoli lahanagiller ailesinden yeşil yumrular halinde pek çok faydası olan mucizevi bir sebzedir. İtalya yarımadasıyla özdeşleşmiş bir sebzedir. Sicilyalı göçmen ailesi  D' arrigo' nun 20. yüzyılın başlarında bu sebzeyi ABD' ye ithal edilmesiyle tanınmaya başlanmıştır. Günümüzde ticari brokoli üretiminin %90' ı ABD' de yapılmaktadır. Brokoli tüketim açısından çok revaçta olmamakla birlikte en faydalı sebzeler arasında ilk 3 sırada yer almaktadır.Bugüne kadar brokoli hakkında yüzlerce çalışma yapılmış ve 3 tane temel sonuç bulunmuştur. Brokoli hücre yapısını etkilemekte  ve kanser gibi hücre yapısını değiştiren hastalıklara karşı korumaktadır. Kronik enflamasyonu önlemekte Serbest radikal oluşumunu önlemekte ve çeşitli hastalıklara karşı korumaktadır.                               Brokolinin sağlığa fay...

PNÖMOTORAKS

Resim
Akciğerler ile göğüs boşluğu arasında hava birikmesine Pnömotoraks denir. Pnömotoraksın  çeşitli nedenleri vardır. Genellikle bir anda kendiliğinden oluşabilmekte ve Spontan Pnömotoraks adını almaktadır. Görülme sıklığı erkeklerde 18-28 / yüzbin kadınlarda 1.2-6 / yüzbin oranındadır. Nedenler:   Belirtiler:  Aniden oluşan göğüs ağrısı, nefes darlığı ve öksürük en sık rastlanan belirtiler. Bazen kalp krizi belirtileriyle karışabilir. Ağrı genellikle olayın meydana geldiği taraftadır. Pnömotoraks yavaş seyirli ise  ve biriken hava miktarı az ise semptomlar hafif olabilir.  Klinik Gidişat:  Hava biriken akciğer tarafı yeterince şişemez ve sönmeye başlar. Böylece olayın gerçekleştiği taraftaki akciğer solunuma katılamaz olur. Pnömotoraksın belirtileri olayın gelişim hızı ve biriken havanın miktarına göre hafif bir seyirden hayatı tehdit eden bir şok tablosuna kadar geniş bir yelpazede seyreder. Tedavi: Hafif seyirli pnömotoraks ol...

METABOLİK SENDROM VE İNSÜLİN DİRENCİ

Resim
Metabolik sendrom insülin direncinin neden olduğu  olduğu diabet, felç, myokard enfarktüsü gibi hastalıklarla birliktelik gösteren  bir hastalıklar grubudur. Dünyada % 20 oranında görünen genç yaş grubuna kadar inen bir rahatsızlıktır. Obezitenin artmasıyla bu hastalığın artışı arasında paralel bir ilişki söz konusudur. Obezite günümüzün önemli bir sorunu olararak yerini almıştır. Sedanter yaşam, fast-food tüketim alışkanlığının yaygınlaşması  obezitenin giderek artışına neden olmuştur. Çocuklar dışarda koşarak oyun oynamak yerine neredeyse zamanının büyük bölümünü televizyon ve bilgisayar başında geçirmekte yanında da cips,çikolata, kolalı içecekler tüketmektedirler. Bunların sonucunda hızla artan kilolara bağlı olarak  obezite ve metabolik sendrom  meydana gelmektedir. Metabolik Sendroma Sahip Kişiler? Obezite; Bel çevresi kadınlarda  82 cm ' den erkeklerde 94 cm' den fazla olması Hipertansiyon: >140/90  Bozulmuş açlık şekeri/gizli şe...

Gözde Sarı Nokta Hastalığı (Makula Dejenerasyonu)

Resim
Yaşa bağlı makula dejenerasyonu 50 yaş üzerinde görme kaybının en sık nedenidir. Makula kesin ve renkli görmeden sorumlu retina tabakasının ortasında bulunan 5 mm çapında bir alandır. Diabet, hipertansiyon gibi hastalıklar makula bölgesini etkileyerek görme kaybına neden olur. Yaş ve kuru olmak üzere 2 tipi mevcuttur. Kuru tip (non-neovaskuler) daha sık olarak görülmektedir. Druzen denilen sarı yağ birikintilerinin oluşmasıyla devam eden yavaş seyirli bir durumdur. Görme kaybı veya görme alanında ortada siyah bir alan olarak görülebilmektedir. Yaş tip (neovaskuler tip)  hastaların % 10-15 ini oluşturur. Gözün makula bölgesinde yeni damar oluşumlarıyla karakterize bir durumdur. Bu damar yapılarına bağlı kanama ve skar (yara) dokusu oluşumu gerçekleşir ve geri dönüşümsüz görme azalması yapabilir. NEDENLER: Sigara Açık saç ve göz rengi  Beslenme  Genetik yatkınlık Aşırı kilo Güneşin ultraviyole etkisi Hipertansiyon Hiperlipidemi  Vitamin eksikliği ...

TİP 2 DİABETES MELLİTUS (ŞEKER HASTALIĞI)

Resim
Diabetes eski Yunancada sifon anlamına gelmektedir.Aşırı idrara  çıkma anlatılır. Mellitus ise eski Yunancada bal anlamına gelmektedir. Diabetes Mellitus pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insilün miktarında azalma ya da hedef  dokuda insilüne karşı direnç nedeni ile ortaya çıkan vücutta kandaki şeker düzeyinin artışı ile karakterize bir metabolik hastalıktır. Gelişen teknolojiye bağlı sedanter yaşamın artması ve buna bağlı obezitenin yaygınlaşması rahatsızlığın dünya çapında artmasına neden olmuştur. 2009 yılında  285 milyon sayıya ulaşan diabet hastalarının  2030  yılında yaklaşık 438 milyon sayıya ulaşacakları tahmin edilmektedir. Risk altındakiler: Şişman kişiler (beden kitle indeksi 25 ve üzeri olan kişiler) Ailesinde Şeker hastalığı olan kişiler Stres altında yaşamını sürdüren kişiler 4 kg üzerinde bebek doğuran kişiler Pankreasta kronik iltihabı hastalıklar Akromegali, Polikistik Over Sendromu gibi hormon hastalığı bulunanlar Belirtile...

KANSERDEN KORUNMA YOLLARI

Resim
Kanser görülme oranlarının her geçen gün arttığı günümüzde kansere karşı bilinçli olup, onu engellemek için  elimizden gelen tedbirleri almakta fayda vardır. Beslenme: Doğru ve düzenli beslenmeyle kanser de dahil olmak üzere birçok hastalıktan korunmamızı sağlayabilir. Kanserin oluşmasında beslenme alışkanlıkları %10 ila % 70 arasında  rol oynamaktadır. Hangi beslenme alışkanlıklarının kanser için bir risk oluşturduğunu bilirsek gerekli önlemleri alıp, bu oranı mümkün olduğunca aşağılara çekebiliriz. Diyetle posanın yetersiz alımı başta bağırsak kanserleri olmak üzere birçok kanserde risk faktörüdür. Posanın kaynağı olan meyve,sebze,kuru baklagiller, kepekli tahıl ürünlerini bolca tüketmeliyiz. Besinlerin içerisindeki katkı maddeleri kanserler için önemli bir risk faktörüdür. Etlerin korunması için kullanılan nitrit ve nitratlar, renk verici maddeler , zayıflama ve diyabet hastalarının kullandığı yapay tatlandırıcıları dikkatli kullanmalı mümkünse en organik ve d...