21 Aralık 2015 Pazartesi

KEMİK SİNTİGRAFİSİ

Kemik sintigrafisi Nükleer Tıp' ta geniş bir kullanım alanı olan bir tetkiktir. Kemik sintigrafisinde radyoaktif bir madde olan Teknesyum 99 m adı verilen radyoaktif madde  ile reaksiyona girmiş fosfat bileşikleri kullanılır. Damar yolundan yapılan fosfat bileşikleri ve belli bir bekleme süresinden sonra  hastanın tüm vücudunun yaklaşık 15 dk.-45 dakika süren görüntülemesi yapılır. Görüntüleme sonrasında adeta balık kılçığına benzer görüntü oluşur. Böylece kemiğin kendi hastalıklıları veya kemiğe yayılım yapan bazı kanserler hakkında bilgi edinilir. Radyoloji tetkiki olan direkt grafi kemiklerin anatomik yapısı hakkında bazı bilgiler vermekte ancak kemik sintigrafisi kemiğin kanlanması, kemik metabolizması ,kemiğin yapım ve yıkımı hakkında ilave olarak çok değerli bilgiler sağlamaktadır.Kemik sintigrafisinin duyarlılığı oldukça yüksektir ve alınan tek radyasyonla tüm vücut kemiklerini görmek ve onları değerlendirmeye olanak sağlaması tetkiki üstün kılan özellikleridir.




En Çok İstendiği Durumlar:

  • Kanserli olgularda veya kanser şüphesi olan durumlarda kemiğe metastazın araştırılması.
  • Röntgen ile cevap bulunamayan kemik ağrılarının açıklığa kavuşturulmasında.
  • Stres kırığı ve diğer kırıkların değerlendirilmesinde
  • Kemik enfeksiyonlarının değerlendirilmesinde
  • Kemik protezlerinde protez gevşemesi veya enfeksiyonun tanısının konması
  • Kemiğin kanlanma hastalığı olan Avaskuler Nekroz tanısının konmasında
  • Metabolik kemik hastalıklarının tanısında (Paget Hastalığı gibi).
  • Nedeni bilinmeyen yaygın tüm vücut ağrılarının tesbiti ve aydınlanması
  • Çocuk istismarı düşünülen vakalarda klinisyene önemli bilgiler sağlar.


GÖRÜNTÜLEME NASIL YAPILIR?

Tc-99m MDP veya HDP adını  verdiğimiz radyoaktif madde ile kimyasal reaksiyona girmiş fosfat türevi 20-25 mCi damar yolundan hastaya enjekte edildikten sonra yaklaşık 2 ila 4 saat bekleme süreci vardır. Bu bekleme süresi, hastaya uygulanan  ilacın vücudun bütün  kemiklerine yerleşmesi için gereken süredir. Çekime kadar olan bekleme sürecinde hastanın yeme içmesi serbesttir ve hasta bu süreçte bol sıvı almalıdır(1.5-2 litre civarında. su,çay,meyve suyu,ayran vs. içebilir ve sıkıştığında tuvalete gidebilir).  Hasta idrarını yaparken ilaç idrarla atıldığından dikkatli olmalı, idrarını elbiselerine bulaştırmamalıdır. Bulaş olduysa çekimin sağlıklı olması için  teknisyene mutlaka bilgi vermelidir. Hastaya bu süre bitiminde görüntüleme için gama kamera adı verilen cihazın altına boylu boyunca uzanır ve yaklaşık yarım saat süren bir çekim yapılır.




Üç Fazlı Kemik Sintigrafisi: 


Kemiklerde özellikle öğrenilmek istenen bir alan var ise bu alanın kanlanmasına yönelik bilgi almak için yapılan bir tetkiktir. Gama kamera adı verilen cihaz altında Tc-99m MDP enjesiyonu yapılır ve merak edilen kemik bölgesinin kanlanmasına bakılır. Bu işlem yaklaşık 5 dk. sürer ve hasta 2-3 saat sonra geç görüntüleme yapılmak üzere çekime çağrılır.



Radyasyon ve Diğer Riskler:


Hastalara verilen radyasyon düzeyi röntgende verilen radyasyondan bir miktar daha yüksektir. Hasta daha az radyasyona maruz kalması için bol sıvı içip sık idrara çıkarak radyasyonu azaltacaktır. Verilen radyasyon yaklaşık 24 saat içerisinde kendiliğinden atılacaktır. Giydiği kıyafeti atmasına ,yıkamasına gerek yoktur. 24 saat boyunca hamilelerle ve küçük çocuklarla aynı ortamda bulunmamalıdır. Diğer yetişkin insanlar için böyle bir kaide yoktur.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

DOPAMİN HORMONU VE BAĞIMLILIK

Bağımlılık bir nesneye, kişiye veya varlığa karşı hissedilen önlemez istek, veya başka bir iradenin hakimiyeti altına girme olarak tanımlanabilir. Nedense bağımlılık tanımı içinde esrar,alkol,morfin sigara gibi maddelere karşı olan durumlar anlaşılmaktadır. Ama günümüzde bence bağımlılığın kapsamı çok fazla genişlemiştir.Aslında günlük yaşamda hepimiz farkında olarak veya olmadan bir şeylerin bağımlısıyız. Bazılarımız sigaraya, bazılarımız kumara, bazılarımız sekse, bazılarımız dedikoduya, bazılarımız internete, bazılarımız facebook ' a ,bazılarımız alışverişe ve hatta bazılarımız işimize (iş kolikler). Peki bu kadar farklı davranışın hepsini birden nasıl aynı kapsamda değerlendirebiliyoruz? Çünkü yapılan çalışmalarda kişiyi alkol almaya iten davranışla kumar oynamaya neden olan  davranış, kahve bağımlısıyla uyuşturucu bağımlısı arasındaki ilişki beyinde aynı biyolojik mekanizmalar sayesinde gerçekleşmektedir.Uyuşturucu bağımlısının istediği maddeyi bulamayınca girdiği krizle tatlı bağımlılarındaki şeker krizi arasında benzer fizyolojik özellikler izlenmektedir.



İşte bütün bu anlattığımız olayların temelinde Dopamin adını verdiğimiz bir hormon yer almaktadır. insan beyni davranışlarımızı ve psikolojimizi düzenleyen çeşitli bölgelere ayrılmıştır. Beyin korteksi, beyincik, limbik sistem bu merkezlerden bir kaçıdır. Limbik sitem duygularımızı,yaşam için önemli sayılabilecek haz, öfke,kızgınlık gibi durumları yöneten başlıca merkezdir. Beyinde bir sinir hücresinden diğerine iletimi sağlayan nörotransmiter adı verilen maddeler bulunur. İnsan hayatında zevk,haz alma önemli bir yer tutmaktadır. Yeme-içme, neslin devamını sağlayan seks yapmak gibi davranışlar beyindeki zevk ve haz almayan özel sinir hücrelerini harekete geçirir. Burada haberleşmeyi sağlayan başlıca kimyasal hormon dopamindir. Bağımllık yapıcı nedenler beyindeki haz merkezini uyarıcı etkiye sahiptirler. Bu uyarıcı etkiyle Dopamin hormonu yükselmekte ve vücut devamlı bu haz halinin devamını dolayısıyla dopamin hormonunun yüksek kalmasını istemektedir.

Ödül Sistemi:

Ödül sistemi hayatın idamesi  ve yeni bilgiler edinmek için gerekli olan bir mekanizmadır. 1953 yılında bu amaçla fareler üzerinde bir deney yapılmıştır. Deneyde farenin beyninde belli bir bölgeye elekrod yerleştirilmiş ve kafes içine fare bırakılmıştır. Kafeste belli bir bölge seçilmiş ve fare ne zaman o bölgeye gitse uyarı verilmiş  aradan belli bir zaman geçtikten sonra fare kafesin hangi bölgesinde olursa olsun her uyarı verildiğinde  kafesin belirlenen o  bölgesine doğru gittiği gözlenmiştir. Deneyin 2. aşamasında kafese pedal düzeneği kuruluyor. Farenin beynine konan elektrod bu pedal sistemine entegre ediliyor. Fare kafeste dolaşırken rastgele pedala bastığında beynine uyarı geliyor. Ve zaman geçtikçe fare sürekli olarak pedala basmak istiyor ta ki yorulana kadar.Deneyde elektrik uyarısı bir pekiştiricidir. Bu pekiştirici davranışın tekrarlanması için gerekli fizyolojik mekanizmaları harekete geçiren bir uyarıcı olarak rol oynamaktadır.İşte beynin bu merkezinde davranışların tekrarlanmasına neden olan başrol oyuncusu Dopamindir.



İnsanda bu ödül sisteminin varlığının nedeni yeme-içme, cinsel faaliyetler ,egzersiz gibi kavramları pekiştirip onlardan keyif alarak hayatta kalmamıza destek olmaktır.Ancak insanoğlu hoşuna giden davranışları , maddeleri  veya deneyimlerin deyim yerindeyse  ayarını kaçırabilmektedir. Örneğin alkol ve nikotin gibi maddeleri artırıp zihinsel durumumuzu değiştirebiliyoruz, yiyeceklerde özellikle fast food lara, krakerlere,cipslere,işlenmiş gıdalara konan ve bu yiyeceklerin  tadını değiştiren Sodyum Glutamat eklendiğinde bu tür tatların müptelası olabiliyoruz veya önceleri sadece boş vakitlerde internete ve sosyal medyaya girerken bunların dozunu artırıp ipin ucunu kaçırabiliyoruz. Bu yoğunlaştırma özelliğimiz nedeniyle doğada diğer canlılarda rastlanmayan bir şekilde beynimizdeki ödül sistemimizi zorlayıp sıradan bir çok maddeye ve uyarana karşı bağımlı hala gelebilmekteyiz.



Dopamin vücutta doğal olarak üretilen öğrenme, motivasyon, hayattan haz alma, hayatı devam ettirme gibi fizyolojik olaylarda rol oynar. Bunun dışında aşık olmak, uyku , hoşlanmak, bir şeyi istemek , haz almak, hayata coşkuyla tutunmak gibi kavramlarla da yakından ilişkilidir. Dopamin aslında bir haz maddesidir.Bir şeyden haz aldığımız vakit bilmeliyiz ki  beyinde dopamin beynimizde bir bölgeden başka bir bölgeye doğru bolca salınmıştır. Sigara içtiğimizde, alkol aldığımızda, güzel bir yemek yediğimizde hissettiğimiz haz dopamin sayesinde olmaktadır. Bu haliyle dopamin bağımlılığın baş rolünde olan bir hormondur. Yani kısacası azı karar çoğu zarar. Çok sevdiğim bir sözle yazımı bitireyim. İnsanlar bağımlılıkları kadar hasta, özgürlükleri kadar sağlıklı olurlar.




20 Nisan 2015 Pazartesi

GÖRÜNTÜLEMEDE YENİ TREND PET-BT

PET/BT günümüzde çok etkili ve efektif bir görüntüleme yöntemi olarak yerini almıştır. Açılımı Pozitron Emisyon Tomografisidir. 70 ' li yılların başında geliştirilen bu teknoloji  90 ' lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Bu teknikte hastaya damar yoluyla radyoaktif işaretli maddeler verilmektedir. Teşhiste kullanılan maddeler şeker, dopamin, amonyak gibi organa özgü maddeler olabilmektedir. Verilen madde organa özgü biyokimyasal reaksiyonlara katılarak merak ettiğimiz  organın fonksiyonu  hakkında değerli bilgiler vermektedir.
      Vücuda damar yoluyla uygulanan maddeleri işaretlemek ve görüntülemek için Flor-18, Karbon-11, Nitrojen -13 gibi kısa yarıömürlü radyoaktif maddeler kullanılmaktadır. Vücuda verilen bu radyoaktif maddeler bozunmaya uğramakta ve bir seri reaksiyon sonucunda vücuttan foton olarak  ayrılmakta ve bu fotonlar PET cihazı tarafından algılanmakta ve 3 boyutlu görüntüler oluşturulmaktadır.




PET-BT 'nin Güncel Tıpta Önemi:

PET insan vücudundaki metabolik olayları gösterebilen bir tekniktir. MR,Tomografi ,Ultrason gibi tetkikler anatomik detaylar hakkında bilgi vermekte ancak organların fonksiyonları ve hücresel düzeyde bilgiler açısından yetersiz kalmaktadırlar. Ancak birçok organda gözle görülen bir değişiklik olmadan hücresel düzeyde bozulmaların başladığını düşünürsek erken teşhis açısından PET-BT' nin ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu anlayabiliriz. Bazı hastalıklarda hiçbir zaman anatomik olarak gözle görünebilir değişimler olmayabiliyor. Örnekse epilepsi hastalarının beyinlerinde anatomik olarak değişiklikler saptanamıyor. PET biyokimyasal olayları gösterip bize beynin bu alanlarındaki anormallikler hakkında bilgi veriyor. PET tekniğinde en çok kullanılan madde pozitron tipi ışıma yapan bir radyoaktif madde olan Flor -18 ile işaretlenen Florodeoksiglukoz' dur (FDG).  FDG vücutta şekere benzer bir yapı ve dolaşıma karışarak şeker kullanan hücrelerin içine giriyor. Mesala kalp krizi geçirmiş hastalarda by-pass ameliyatı öncesinde PET ile canlılık çalışması yapılır. Normalde FDG canlı kalp kası hücrelerine girer ancak kalp kası ölmüş ise FDG ölü kas hücrelerinin içine giremez ve PET ile bu durum saptanmış olur. Böylece hasta gereksiz yere by-pass ameliyatı olmamış olur. Ya da FDG kalp kası içine girdiyse damarları tıkalı olan kalbin bu canlı dokusunun canlılığının devam için bir an önce ameliyat olmasının gereği ortaya çıkmış olur.


  PET tetkikinin en sık kullanıldığı yer kanser hastalıkları olarak yerini almıştır. Kontrolsüz ve hızlı çoğalan kanser hücreleri çok fazla şeker tüketmektedir. Bu prensipten yola çıkarak PET ile harhangi bir kitlenenin kanser olup olmadığı ve kanserse takibi tedaviye yanıtı kolaylıkla yapılabilmektedir.
PET beyin hastalıklarının kullanımında da önemli yere sahiptir.Vücuda damar yoluyla verilen FDG ve Dopamin ile beyin fonksiyonları hakkında bilgiler elde edilebilinir. Dopamin beyin fonksiyonlarında rol oynayan bir maddedir. Eksikliğinde Parkinson Hastalığı gelişebilmektedir. Parkinson hastalığında Dopamin verilerek PET ile görüntüleme yapıldığında beynin hastalıklı ve sağlıklı bölgeleri saptanabilmektedir.


PET-BT Kullanım Alanları:

Onkolojik Çalışmalar: 

En önemli ve en sık kullanım alanı onkolojik çalışmalardır. Akciğer kanserleri, Lenfomalar, Baş boyun tümörleri, Malign Melanom, kolorektal tümörler başta olmak üzere diğer tümörler. 
Tanı, tedavi öncesinde evrelendirme, Tedavi sonrası evrelendirme ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesi, Radyoterapi alacak hastalarda tümör dokusu tespiti ve tedavinin planlanması, Diğer görüntüleme yöntemleriyle tespit edilen lezyonların malign (kötü huylu) olup olmadığının araştırılması, metastazları bulunan fakat primeri belli olmayan kanserlerin tespiti PET-BT ile yapılan başlıca işlemlerdir.

Kalp Hastalıkları:

PET-BT ile kalp kası canlılığı hakkında bilgiler edinilir. Kalp krizi geçiren hastalarda kalp kası bu olaydan ne kadar etkilenmiştir. bunu PET-BT ile saptayabiliriz.Böylece by-pass operasyonuna gerek var mı var ise başarı şansı ve oranı hakkında cerrahlara önemli bilgiler sağlar.

Nörolojik Hastalıklar:

Alzheimer hastalığı erken dönemde saptanarak diğer hastalıklardan ayırıcı tanısı sağlanır ve tedaviye erken başlanması sağlanır. İlaç tedavisine dirençli  Epilepsi vakalarında epileptik odağın saptanması ve cerrahi tedavi planının yapılmasına olanak sağlar.


   PET-BT günümüzde oldukça önemli bir tetkik halini almıştır.PET-BT sayesinde tüm vücut 3 boyutlu olarak incelenebilmekte, birçok tetkikin vereceği veriden daha fazlası elde edilebilmektedir.  PET-BT hastalığın erken tanısına olanak sağlayıp, doğru şekilde evrelendirme yapılarak en uygun tedavinin hastaya verilmesine neden olur. Hastalığın tedaviye yanıtını ve hastalığın ne seyirde olduğunu saptayabilmekte böylelikle hastaya zaman kazandırıp gereksiz ve yanlış tedavilerin yapılmasının önüne geçmektedir. PET radyofarmasötiklerinde (tanı amaçlı vücuda verilen radyoaktif ilaçlar) son yıllarda moleküler düzeyde önemli gelişmeler görülmekte olup böylece hastalıklarda hedefe yönelik daha kesin tanıların önü açılacaktır.