16 Ocak 2014 Perşembe

TİP 2 DİABETES MELLİTUS (ŞEKER HASTALIĞI)

Diabetes eski Yunancada sifon anlamına gelmektedir.Aşırı idrara  çıkma anlatılır. Mellitus ise eski Yunancada bal anlamına gelmektedir. Diabetes Mellitus pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insilün miktarında azalma ya da hedef  dokuda insilüne karşı direnç nedeni ile ortaya çıkan vücutta kandaki şeker düzeyinin artışı ile karakterize bir metabolik hastalıktır. Gelişen teknolojiye bağlı sedanter yaşamın artması ve buna bağlı obezitenin yaygınlaşması rahatsızlığın dünya çapında artmasına neden olmuştur. 2009 yılında  285 milyon sayıya ulaşan diabet hastalarının  2030  yılında yaklaşık 438 milyon sayıya ulaşacakları tahmin edilmektedir.

Risk altındakiler:

  • Şişman kişiler (beden kitle indeksi 25 ve üzeri olan kişiler)
  • Ailesinde Şeker hastalığı olan kişiler
  • Stres altında yaşamını sürdüren kişiler
  • 4 kg üzerinde bebek doğuran kişiler
  • Pankreasta kronik iltihabı hastalıklar
  • Akromegali, Polikistik Over Sendromu gibi hormon hastalığı bulunanlar

Belirtiler 

  • Ağız kuruluğu
  • Sık idrara çıkma
  • Çok su içme 
  • Açlık hissi
  • Yaraların geç iyileşmesi
  • Kuru ve kaşıntılı bir cilt
  • Ellerde ayaklarda karıncalanma ve uyuşma

Diabetin Önemi:

Dünyada ölüme neden olan hastalıklar arasında Diabet 5. sırada yer almaktadır. Diabetli hastalarda Diabet olmayan gruba göre kardivaskuler hastalık riski 2 ila 4 kat daha fazla görülmektedir.Dünya çapında böbrek replasman tedavisi uygulanan hastalarda, 65 yaş altı körlük ve travma dışındaki amputasyonlarda en başata diabet gelmektedir. Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalarda sağlık giderlerinin yaklaşık % 10' u Diabete bağlı harcamalar oluşturmaktadır.

Diabet Komplikasyonları:

  1. Kardiyovasküler Hastalıklar: Diabet koroner arter hastalığı ve inme riskini 2-4 kat artırır. Diabetlilerin %60-75’i kardiyovasküler hastalıklar (koroner arter hastalığı ve inme) nedeniyle kaybedilmektedir.
  2. Diyabetik Retinopati: Diabet körlüğe neden olan ilk üç hastalık içinde yer almaktadır. Retinadaki küçük damarların uzun süreli hiperglisemiye maruziyeti sonucu  tahrip olmasıyla  gelişir. Diabet süresi 15 yıla ulaşan diyabetlilerin %2’sinde körlük ve %10’unda ciddi görme kaybı geliştiği bilinmektedir .
  3. Diyabetik Nefropati: Diabet, en önemli kronik böbrek yetersizliği nedenlerindendir. Diyaliz merkezlerinde tedavi gören hastaların yarısı  diyabet hastasıdır. Diabetli hastaların %10-20’si böbrek yetersizliği nedeniyle kaybedilmektedir.
  4. Diyabetik Nöropati: Uzun süreli diyabetin periferik ve otonom sinirlerde yol açtığı hasarlardır. Diabetlilerin %50-70’inde diyabetik nöropati gelişir. En sık görülen belirtiler ayaklarda (ve bazen ellerde) uyuşma, yanma, karıncalanma, ağrı ve güçsüzlüktür. Bu belirtiler, nöropatinin en sık görülen şekli olan distal simetrik polinöropatiye bağlı olarak gelişmektedir.


TANI:

  • Açlık Kan Şekeri Ölçümü: Minumum 8 saatlik açlığı takiben açlık kan şekerinin ölçümü en hesaplı ve en kolay yöntemdir.Açlık kan şekeri düzeyi 2 defa üst üste 126 mg/dl veya üzerinde ise diabet tanısı konulur. 45 yaşından itibaren 3 yılda bir açlık kan şekeri ölçümü yapılmalıdır.
  • Rastgele kan glukoz ölçümü: Alternatif olarak diyabet semptomları (poliüri, polidipsi) varlığında rastgele bir zamanda ölçülen kan şekeri  düzeyinin 200 mg/dl veya üzerinde olması da diabet tanısı koydurur.
  • Oral glukoz tolerans testi (OGTT): Diyabet riski yüksek kişilerde OGTT yapılması gerekir. Bunun için 75 gram glukozlu sıvı içirildikten 2 saat  sonra kan glukoz düzeyinin 200 mg/dl veya üzerinde olması tanı koydurur.
  • Eğer bir kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olmasına karşın diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse bu durumda kişi pre-diabetik (gizli şeker hastası) olarak tanımlanır. Yurtdışında yapılan bir çalışmada Diabet Önleme Programına katılan prediabetiklerin % 60' ında  diabet gelişimi önlenmiştir. Bazı çalışmalar prediabetik çoğu kişide 10 yıl içinde Tip 2 diyabet geliştiğini saptamıştır. Yani Prediyabet Tip 2 diyabete adaylık durumudur. Pre-diyabetli bireyler yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde diabetli olmayı önleyebilir ve geciktirebilir. Diabetin önlenmesinde en etkin yol risk altındaki kişilerin bilinmesi ve düzenli aralıklarla kontrollerinin yapılmasıdır. 

Tip 2 Diabetin Önlenmesi:

  • Çay şekeri, şeker içeren besinler, beyaz ekmek gibi rafine besinlerden uzak durmak
  • Tam tahıl, sebze, kuru baklagiller gibi lifli besinlerden zengin beslenmek.
  • Kırmızı et, karaciğer, yumurta, tereyağ gibi kolesterol içeren besinleri kontrollü tüketmek.
  • Düşük kalorili dengeli ve yeterli bir beslenme şeklini benimsemek.
  • Toplam yağ ve doymuş yağ alımını minimum düzeye indirmek.
  • Hafta en az 3 gün yarım saat yürüyüş yapmak ve kilo kontrolünü sağlamak.

Diabetli Hastalarda Beslenme

Bu hastalarda beslenmenin amacı kan şekerini istenilen düzeyde tutmak, hiperglisemi ve hipoglisemi gibi komplikasyonları önlemek, ideal vücut ağırlığını korumak için hastanın kendine uygun ideal bir beslenme programını düzenlemesi ve uygulamasıdır. Bu nedenle bu hastalar;

  • Yeterli miktar ve uygun zamanlarda beslenmeli
  • Kan şekeri kontrolü açısından uygun miktarda karbonhidrat alınmalı
  • Besinlerde posa tüketimini artırmalı
  • Şeker,bal, meyve suyu gibi karbonhidrat yükü fazla olan gıdaların diyetisyen kontrolünde tüketilmeli

İnsilün Gerektiren Durumlar

  • Beslenme ,egzersiz ,oral antidiabetik kullanıma rağmen kan şekeri yüksek seyreden hastalarda 
  • Ameliyat olacak hastalarda
  • Gestasyonel diabetiği olan hastalarda hamileği sırasında şeker kontrolü sağlanamayanlarda
  • Ayak yarası olan diabetli hastalarda
  • Komplikasyon gelişen olgularda
  • Ayak yarasına sahip diabetli hastalarda

İLAÇLAR:

Sülfonilüreler: Pankreastan insilün salınımını artırır ve vücudu insilüne karşı duyarlı hale getirir.(Diamicron,Glutril, Amaryl gibi ilaçlar bu gruptandır).
           Biguanidler: İnsilün mevcudiyetinde hücrelere glikoz girişini artırarak kan şekerini düşürürler, ayrıca bağırsaktan şeker emilimini azaltırlar.Şişman hastalarda tercih edilirler. Glocophage, Glifor, Gluformin, Glukofen bu grup ilaçlardan sayılabilir.
           
          Alfa-Glikosidaz İnhibitörleri: Ülkemizde Glocobay adıyla bilinen bu grup ilaçlar bağırsaktaki karbonhidratların parçalanmasını yavaşlatarak yemek sonrası kan şekerinin yükselmesini önlerler.

          Ginidler: Nateglinid, Repaglinid(Novonorm, Starlix) olarak bilinene bu ilaçlar pankreastaki insülün salgılayan beta hücrelerini uyarıp, yemeklerden sonra oluşan tokluk kan şekerindeki artışı azaltırlar.

YENİ İLAÇLAR:

Tip 2 Diabet Hastalığı tedavisinde birçok ilaç bulunmasına rağmen varolan tedaviler uzun süreli glisemi kontrolünü sağlayamamakta beta hücre yetmezliği gelişimini engelleyememektedir. Tip 2 Diabette başlıca bozukluğun insilün direnci olduğu bilinmektedir. Tip 2 Diabet tedavisinde en önemli  hedef insilün direncinin kırılmasıdır. Tiazolidindian grubu ilaçlar insilün direncini kırmada umut vericidir ve tedavide önemli bir gelişme sağlamaktadır. Troglitazon, roziglitazon ve pioglitazon bu grubun üyeleri olan ilaçlardır.




15 Ocak 2014 Çarşamba

KANSERDEN KORUNMA YOLLARI

Kanser görülme oranlarının her geçen gün arttığı günümüzde kansere karşı bilinçli olup, onu engellemek için  elimizden gelen tedbirleri almakta fayda vardır.



Beslenme:

Doğru ve düzenli beslenmeyle kanser de dahil olmak üzere birçok hastalıktan korunmamızı sağlayabilir. Kanserin oluşmasında beslenme alışkanlıkları %10 ila % 70 arasında  rol oynamaktadır. Hangi beslenme alışkanlıklarının kanser için bir risk oluşturduğunu bilirsek gerekli önlemleri alıp, bu oranı mümkün olduğunca aşağılara çekebiliriz.
  • Diyetle posanın yetersiz alımı başta bağırsak kanserleri olmak üzere birçok kanserde risk faktörüdür. Posanın kaynağı olan meyve,sebze,kuru baklagiller, kepekli tahıl ürünlerini bolca tüketmeliyiz.
  • Besinlerin içerisindeki katkı maddeleri kanserler için önemli bir risk faktörüdür. Etlerin korunması için kullanılan nitrit ve nitratlar, renk verici maddeler, zayıflama ve diyabet hastalarının kullandığı yapay tatlandırıcıları dikkatli kullanmalı mümkünse en organik ve doğal olanlarını bulmaya çalışmalıyız.
  • Özellikle protein içeri yüksek olan gıdaların kızartılması veya tütsülenmesi yoluyla kanserin öncüsü olan bileşikler açığa çıkar. Bu nedenle daha masum yöntemler olan haşlama, ızgara veya fırında pişirme yöntemlerini tercih etmeliyiz.
  • Fazla miktarda alınan hayvansal protein ve yağların alınması meme,uterus ve bağırsak kanserinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle bu gıdaların ölçülü olarak tüketilmesi gerekir.

Koruyucu Vitaminler:

C Vitamini:

C vitamini eksik alan kişilerde bağırsak kanseri diğer popülasyona göre daha fazla görülmektedir. Yapılan bir çalışmada bağırsaklarından polip alınan hastalara E ve C vitamini verilmesi poliplerin tekrarlamasını engellemiştir. Mide kanseri ile ilgili teoride fazla yenilen yağların serbest radikale dönüşerek  kanser oluşumuna neden olduğu bilinmektedir. C ve E vitamini gibi antioksidanlar bu sürece engel olmaktadır.
Dünyada mide ve yutak kanserine en çok Çin' de rastlanmıştır. Bu bölgedeki halkın diyetlerinde meyve sebze çok az olduğu ve kandaki C,A ve E vitamini miktarı yetersiz bulunmuştur. Kuşburnu, kivi, turunçgiller, çilek, brokoli, kırmızı ve yeşil biber, kavun, yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, domates, patates C vitamini bakımından zengin yiyeceklerdir.

A Vitamini ve Karoten:

Harward Üniversitesinde kadınlar arasında yapılan bir çalışmada A vitaminini çok tüketen kadınlarda meme kanseri riski  oldukça düşük olarak saptanmıştır.
Başka bir araştırmada yumurtalık kanseri olan hastaların beta karotenden fakir beslendikler ve kanlarındaki beta karoten düzeyi düşük olarak saptanmıştır. Beta karotenden zengin beslenmek mesane kanserini de önlemektedir.
Sigara akciğer kanserinde rol oynamakla birlikte tüm sigara içenlerde akciğer kanseri olmamaktadır. Bunun nedenleriden birisi de A vitaminin fazla miktarda tüketilmesinin rol oynadığı düşünlmektedir. A vitamini hücredeki değişimlerini kontrol etmektedir. Sigara içenlerde A vitamini tüketimi fazlaysa akciğer kanseri riski azalmaktadır.
Balık, yumurta, karaciğer, kuzu ve dana etleri, süt ve yoğurt A vitamini içerir. 
Havuç, kayısı, tatlı kabak, kavun, şeftali, ıspanak, brokoli, maydanoz, dere otu, roka, tere Beta-karoten bakımından zengindir.

E Vitamini:

E vitamini serbest radikalleri yakalayarak ve bağışıklık sistemini güçlendirerek kanserden koruyucu etki göstermektedir.Kadınlarda serviks kanserini önleyen önemli vitaminlerden biridir.Erkeklerde prostat kanserini %30 oranında azaltmaktadır. Sürekli olarak  E vitamini alan kişilerde ağız ve yutak kanseri yarıya inmektedir.
Kimyasal karsinojenlerle meydana gelen deri kanseri tedavisinde E vitamini önemli rol oynamaktadır.
Bitkisel yağlar, mayonez, ay çekirdeği, yerfıstığı, buğday embriyosu, yeşil yapraklı 
sebzelerde E vitamini mevcuttur.

Folik Asit:

Yapılan bilimsel çalışmalarda bağırsak kanserinin öncüsü olan bağırsak polipleriyle diyette bulunan folik asit düzeyi ters orantılıdır. Günde yaklaşık 400 mikrogram folik asit alan kişilerde kolon kanseri düşük oranlarda görülmektedir.Yeşil sebzeler, portakal suyu, kuru baklagiller, enginar folik asit bakımından zengindir.

Selenyum:

Dokuları korumada görevli bir elementtir. Rektum ve yutak kanserinin çok görüldüğü bölgelerde selenyum tüketimi yetersizdir. Ayrıca virüslerin sebep olduğu kanserlerde selenyum koruyucu rol oynar. Ancak selenyumun koruyucu dozu ile toksik dozu arasında dar bir sınır vardır. Bu nedenle hekim kontrolüyle alınmalıdır. Selenyum balıklarda, tahıllarda, bira mayasında, brokolide, lahana, kereviz, salatalık, soğan, sarımsak, turp, mantar, yumurta, ay çekirdeğinde zengin bulunur.

Sigara ve Kanser:

Sigara içen kişilerde başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanser meydana gelebilmektedir. Sigara kanser arasındaki ilişki ilk kez geçen yüzyılın ortalarında anlaşılmaya başlanmıştır.O dönemlerde doktorların gözlemlerinde akciğer kanserine yakalananların hemen çoğunun sigara içtikleri saptanmıştır. Bu konuda birçok bilimsel çalışma yapılmış ve sigara içimiyle akciğer kanseri arasında doğrudan ilişki saptanmıştır.Devam eden çalışmalarda sigara içiminin akciğer kanseri dışında gırtlak kanseri, ağız boşluğu ,yutak ve yemek borusu kanseri, mide, bağırsak kanseri, pankreas kanseri, lösemi ,meme ve rahim kanserinin oluşumunda da rol oynadığı anlaşılmıştır.


      Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanserin oluşumunda rol oynamaktadır. Bu kanserlerden ve sigaranın neden olduğu diğer sağlık sorunlarından korunmak için sigaranın içilmemesi gerekmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı sigara içmiyorsanız hiç başlamayın, sigara içiyorsanız hiç zaman kaybetmeden sigarayı bırakınız, sigarayı bırakamıyorsanız da sigara miktarını azaltınız başkalarının yanında sigara içmeyiniz. 

Alkol ve Kanser:

Alkole bağlı ölümlerin en sık nedenlerinin sırasıyla; kanser, kardiyovasküler hastalıklar, sindirim sistemi hastalıkları olduğu belirtilmiştir. Son 30 yıldır alkol kullanımı ile kanser gelişme riskinde artış olup olmadığı konusunda araştırmalar yapılmaktadır.Son yıllarda yapılan araştırmalarda alkol kullanımının ağız boşluğu, farinks, larinks, özefagus ve karaciğer kanserlerinin gelişme riskini arttırdığı gösterilmiştir. Shutze ve ark. tarafından yapılarak 2011 yılında yayınlanan çalışmada 8 Avrupa ülkesinde 350.000’den fazla sayıda kişi değerlendirme altına alınmış ve alkol kullanımının erkeklerde görülen kanserlerin %10’undan, kadınlarda ise 
%3’ünden sorumlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 2007 yılında Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) ve Dünya Kanser Araştırma Fonu tarafından bilimsel literatürün değerlendirildiği bir derleme yayınlanmış ve bu derlemede daha önce bahsedilmiş olan kanserlerin yanısıra alkolün kolon, rektum ve meme kanseri riskinde de artışa yol açtığı hususuna değinilmiştir. 
Yakın zamanda yapılmış diğer araştırmalarda da alkol kullanımına bağlı olarak kolorektal ve meme kanseri riskinde artış olduğu bulunmuştur.




Kendi Kendimizin Doktoru Olalım

Vücudumuzdaki bazı değişiklikleri  ve sinyalleri önemseyip hemen doktora gidersek kansere karşı korunmada en önemli faktör olan erken teşhisi kolaylaştırmış oluruz.


Akciğer Kanseri:  

  • Uzun süre devam eden öksürük
  • Nefes darlığı 
  • Öksürürken kan gelmesi 
Akciğer kanserini önlemek içim sigarayı derhal bırakın ve sigara içilen ortamlarda bulunmayın.

Cilt Kanseri:

  • İyileşmeyen yaralar
  • Ben ve siğillerdeki şekil ve renk değişikliği
  • Vücutta aniden ortaya çıkan ben ve siğiller
Tehlikeli saatlerde dışarı çıkmayın ve yüksek koruma faktörlü güneş kremleri kullanın

Meme Kanseri:

  • Memede ele gelen sertlik
  • Meme başında içeriye doğru çekinti olması
  • Meme başında akıntı
  • Meme şeklindeki değişiklikler
Aylık olarak kendi kendinize muayene edin ve düzenli doktora gidin.

Ağız Kanseri:

Düzenli muayeneler ile diş hekimi ve doktorunuz ağız kanserini saptayabilir.

Rahim Kanseri:

  • Menapozdan sonra olan kanamalar
  • Nedeni belirsiz vaginal kanamalar
  • Adet düzensizlikleri ve ara kanamalar
  • Karında şişlik
Düzenli olarak PAP Smear testi yaptırın ve pelvik muayene olun

Kolon Kanseri:

  • Makattan kan gelmesi ve dışkılama alışkanlıklarının değişmesi
  • Karın ağrıları
  • Kilo kaybı 
  • Karında kitle
Sağlıklı ve dengeli beslenin. Az yağlı çok lifli gıdalar tüketin.

Prostat Kanseri:

  • Sık idrara çıkma
  • Kesik kesik ağrılı ve sızılı idrar yapma
  • İdrar kesesini tam boşaltamama
  • İdrar tutmada güçlük
  • İdrar akış gücünde azalma
Hiç şikayeti olmasa bile 45 yaş üst erkekler senede 1 defa PSA ve kan testleri yaptırmalıdır.