Risk altındakiler:
- Şişman kişiler (beden kitle indeksi 25 ve üzeri olan kişiler)
- Ailesinde Şeker hastalığı olan kişiler
- Stres altında yaşamını sürdüren kişiler
- 4 kg üzerinde bebek doğuran kişiler
- Pankreasta kronik iltihabı hastalıklar
- Akromegali, Polikistik Over Sendromu gibi hormon hastalığı bulunanlar
Belirtiler
- Ağız kuruluğu
- Sık idrara çıkma
- Çok su içme
- Açlık hissi
- Yaraların geç iyileşmesi
- Kuru ve kaşıntılı bir cilt
- Ellerde ayaklarda karıncalanma ve uyuşma
Diabetin Önemi:
Dünyada ölüme neden olan hastalıklar arasında Diabet 5. sırada yer almaktadır. Diabetli hastalarda Diabet olmayan gruba göre kardivaskuler hastalık riski 2 ila 4 kat daha fazla görülmektedir.Dünya çapında böbrek replasman tedavisi uygulanan hastalarda, 65 yaş altı körlük ve travma dışındaki amputasyonlarda en başata diabet gelmektedir. Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalarda sağlık giderlerinin yaklaşık % 10' u Diabete bağlı harcamalar oluşturmaktadır.
Diabet Komplikasyonları:
- Kardiyovasküler Hastalıklar: Diabet koroner arter hastalığı ve inme riskini 2-4 kat artırır. Diabetlilerin %60-75’i kardiyovasküler hastalıklar (koroner arter hastalığı ve inme) nedeniyle kaybedilmektedir.
- Diyabetik Retinopati: Diabet körlüğe neden olan ilk üç hastalık içinde yer almaktadır. Retinadaki küçük damarların uzun süreli hiperglisemiye maruziyeti sonucu tahrip olmasıyla gelişir. Diabet süresi 15 yıla ulaşan diyabetlilerin %2’sinde körlük ve %10’unda ciddi görme kaybı geliştiği bilinmektedir .
- Diyabetik Nefropati: Diabet, en önemli kronik böbrek yetersizliği nedenlerindendir. Diyaliz merkezlerinde tedavi gören hastaların yarısı diyabet hastasıdır. Diabetli hastaların %10-20’si böbrek yetersizliği nedeniyle kaybedilmektedir.
- Diyabetik Nöropati: Uzun süreli diyabetin periferik ve otonom sinirlerde yol açtığı hasarlardır. Diabetlilerin %50-70’inde diyabetik nöropati gelişir. En sık görülen belirtiler ayaklarda (ve bazen ellerde) uyuşma, yanma, karıncalanma, ağrı ve güçsüzlüktür. Bu belirtiler, nöropatinin en sık görülen şekli olan distal simetrik polinöropatiye bağlı olarak gelişmektedir.
TANI:
- Açlık Kan Şekeri Ölçümü: Minumum 8 saatlik açlığı takiben açlık kan şekerinin ölçümü en hesaplı ve en kolay yöntemdir.Açlık kan şekeri düzeyi 2 defa üst üste 126 mg/dl veya üzerinde ise diabet tanısı konulur. 45 yaşından itibaren 3 yılda bir açlık kan şekeri ölçümü yapılmalıdır.
- Rastgele kan glukoz ölçümü: Alternatif olarak diyabet semptomları (poliüri, polidipsi) varlığında rastgele bir zamanda ölçülen kan şekeri düzeyinin 200 mg/dl veya üzerinde olması da diabet tanısı koydurur.
- Oral glukoz tolerans testi (OGTT): Diyabet riski yüksek kişilerde OGTT yapılması gerekir. Bunun için 75 gram glukozlu sıvı içirildikten 2 saat sonra kan glukoz düzeyinin 200 mg/dl veya üzerinde olması tanı koydurur.
- Eğer bir kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olmasına karşın diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse bu durumda kişi pre-diabetik (gizli şeker hastası) olarak tanımlanır. Yurtdışında yapılan bir çalışmada Diabet Önleme Programına katılan prediabetiklerin % 60' ında diabet gelişimi önlenmiştir. Bazı çalışmalar prediabetik çoğu kişide 10 yıl içinde Tip 2 diyabet geliştiğini saptamıştır. Yani Prediyabet Tip 2 diyabete adaylık durumudur. Pre-diyabetli bireyler yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde diabetli olmayı önleyebilir ve geciktirebilir. Diabetin önlenmesinde en etkin yol risk altındaki kişilerin bilinmesi ve düzenli aralıklarla kontrollerinin yapılmasıdır.
Tip 2 Diabetin Önlenmesi:
- Çay şekeri, şeker içeren besinler, beyaz ekmek gibi rafine besinlerden uzak durmak
- Tam tahıl, sebze, kuru baklagiller gibi lifli besinlerden zengin beslenmek.
- Kırmızı et, karaciğer, yumurta, tereyağ gibi kolesterol içeren besinleri kontrollü tüketmek.
- Düşük kalorili dengeli ve yeterli bir beslenme şeklini benimsemek.
- Toplam yağ ve doymuş yağ alımını minimum düzeye indirmek.
- Hafta en az 3 gün yarım saat yürüyüş yapmak ve kilo kontrolünü sağlamak.
Diabetli Hastalarda Beslenme
Bu hastalarda beslenmenin amacı kan şekerini istenilen düzeyde tutmak, hiperglisemi ve hipoglisemi gibi komplikasyonları önlemek, ideal vücut ağırlığını korumak için hastanın kendine uygun ideal bir beslenme programını düzenlemesi ve uygulamasıdır. Bu nedenle bu hastalar;
- Yeterli miktar ve uygun zamanlarda beslenmeli
- Kan şekeri kontrolü açısından uygun miktarda karbonhidrat alınmalı
- Besinlerde posa tüketimini artırmalı
- Şeker,bal, meyve suyu gibi karbonhidrat yükü fazla olan gıdaların diyetisyen kontrolünde tüketilmeli
İnsilün Gerektiren Durumlar
- Beslenme ,egzersiz ,oral antidiabetik kullanıma rağmen kan şekeri yüksek seyreden hastalarda
- Ameliyat olacak hastalarda
- Gestasyonel diabetiği olan hastalarda hamileği sırasında şeker kontrolü sağlanamayanlarda
- Ayak yarası olan diabetli hastalarda
- Komplikasyon gelişen olgularda
- Ayak yarasına sahip diabetli hastalarda
İLAÇLAR:
Sülfonilüreler: Pankreastan insilün salınımını artırır ve vücudu insilüne karşı duyarlı hale getirir.(Diamicron,Glutril, Amaryl gibi ilaçlar bu gruptandır).Biguanidler: İnsilün mevcudiyetinde hücrelere glikoz girişini artırarak kan şekerini düşürürler, ayrıca bağırsaktan şeker emilimini azaltırlar.Şişman hastalarda tercih edilirler. Glocophage, Glifor, Gluformin, Glukofen bu grup ilaçlardan sayılabilir.
Alfa-Glikosidaz İnhibitörleri: Ülkemizde Glocobay adıyla bilinen bu grup ilaçlar bağırsaktaki karbonhidratların parçalanmasını yavaşlatarak yemek sonrası kan şekerinin yükselmesini önlerler.
Ginidler: Nateglinid, Repaglinid(Novonorm, Starlix) olarak bilinene bu ilaçlar pankreastaki insülün salgılayan beta hücrelerini uyarıp, yemeklerden sonra oluşan tokluk kan şekerindeki artışı azaltırlar.
YENİ İLAÇLAR:
Tip 2 Diabet Hastalığı tedavisinde birçok ilaç bulunmasına rağmen varolan tedaviler uzun süreli glisemi kontrolünü sağlayamamakta beta hücre yetmezliği gelişimini engelleyememektedir. Tip 2 Diabette başlıca bozukluğun insilün direnci olduğu bilinmektedir. Tip 2 Diabet tedavisinde en önemli hedef insilün direncinin kırılmasıdır. Tiazolidindian grubu ilaçlar insilün direncini kırmada umut vericidir ve tedavide önemli bir gelişme sağlamaktadır. Troglitazon, roziglitazon ve pioglitazon bu grubun üyeleri olan ilaçlardır.